Van’ın Arvas köyünde medfun Resul Zeki Efendi “rahmetullahi aleyh“, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, ibadetlerinizin çirkin tarafı olmadığını sanmayınız, buyurdu.
Ve ekledi:
- Biraz incelerseniz, hepsini çirkin bulur, hatta güzelliğin kokusunu bile duymazsınız.
Sordular:
- Bu, iyi bir hâl midir efendim?
- Elbette. Böyle olan kimse kendini beğenmez. Kendini beğenmeyeni ise Allahü teâlâ sever.
İyiliklerinizi beğenmeyin
Ve ekledi:
- Ayrıca bir kimse ibadetlerini kusurlu görünce, bunların kıymeti artar. Böylece kabul edilmeye layık olurlar. Siz de iyiliklerinizi kusurlu görmeye çalışınız.
- Ama bu çok zor efendim.
- Evet zor. Kendini beğenmek felaketinden, Allahü teâlânın dilediği kimseler kurtulabilir ancak.
- Böyle olanlar nasıldır hocam?
- Onlar öyle kimselerdir ki, sağ omzundaki iyilikleri yazan meleğin hiçbir şey yazmadığını zannederler. Sol omzundaki, kötülükleri yazan meleğin ise durmadan yazdığını sanırlar.
- Neden efendim?
- Çünkü yaptıklarının hepsinin çirkin ve kötü olduğunu görmektedirler.
Şöyle bitirdi:
- Maksat, bu hale kavuşmaktır işte.
İmanımızı koruyalım
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, iki şeye çok dikkat edin, buyurdu.
- Onlar nedir efendim? dediler.
- Birincisi, imanınızı korumaya, kaptırmamaya çalışınız.
- İkincisi hocam?
- İkincisi de, Allahü teâlâya ve Onun Sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselam efendimize inanmayanları sevmeyiniz.
- Sevmemekten maksat, onlara kötülük yapmak mıdır?
- Hayır, asla!
- Ya nedir hocam?
- Dostluk kurmayıp sevmemekle birlikte onlara tatlı dil ve güler yüzle nasihat etmeli, dinimiz hakkında doğru yazılmış bir din kitabı vermeli, onların da iman ederek “sonsuz saadet”e kavuşmalarına çalışmalısınız.
|