Gönül Sultanları.com >  1001 Güzel Menkîbe > Başka kitaba lüzum yok > Anbarda hiç un kalmadı
Anbarda hiç un kalmadı
Seyyid Taha-yı Hakkari hazretlerinin “kuddise sirruh” dergahında misafir eksik olmazdı.

Yaz ve kışta.
Gece yarısında.
Velhasıl günün her saatında.

İaşe işlerine bakan zat bir gün gelip arzetti:
- Efendim, Anbarda unumuz kalmadı. Ne emredersiniz?
- Anbar unla dolu, buyurdu.

- Özür dilerim efendim. Az önce hepsini süpürdüm.
- Git bir daha bak. Anbarda un olacak.

- Baş üstüne efendim, dedi.

Ve koştu anbara.
Gördü ki, un dolu tıka basa.

Biz derviş kimseleriz

Hocası Halid-i Bağdadi hazretleri ”kuddise sirruh“, kendisine yazdığı bir mektupta şöyle buyuruyor:
- Allahü teâlânın emanında olunuz. Şöhret afettir, uzak durunuz. "Dünya adamları"na meyl etmeyiniz. Davetlerine gitmeyiniz.

Özür olarak; “Biz, derviş kimseleriz. İşimiz, Allah’ın dinine ve Onun kullarına hizmet ve siz devlet erkanına dua etmektir. Davetinize icabet etsek bile adaba riayet edemeyiz" deyiniz.

Hocası, yine bir sohbette;
- Bizim, "Seyyid Taha"dan ve "Seyyid Abdullah"tan üstün olduğumuzu zannetmeyin, buyurdu.

Bu sözü İşitenler;
- Ama onları yetiştiren sizsiniz, dediler.

Buyurdu ki:
- Evet, öyledir. Ama biz, büyük bir padişahın oğlunu yetiştiren bir hoca gibiyiz. O ikisi, Sultanın (Resulullahın) evlatlarıdır. Tabii ki bu hocaya üstünlükleri vardır.

Şöhret afettir

Bir gün Seyyid Taha hazretleri, ağaçlık bir mevkide talebesiyle sohbet ediyordu.
O esnada, Şam diyarından gelen bir mektubu arz ettiler kendisine.

- Okuyun! buyurdu.
Okudular.

Buyurdu ki:
- Şöhret afettir. Dünyadan gitmemizin vaktidir.

Oradan ayrılıp, evine gitti.
Hastalanıp, gün günden çoğaldı şiddeti.

Böyleyken bile namazlarını ayakta kılıyordu yine.
Onikinci gününde, daha da fazlalaştı.

Talebeyi çağırıp, hepsiyle vedalaştı.

Buyurdu ki:
- Seyyid Salih, biraderimdir. Kemal bulmuş bir Velidir.

Onu, vekil yaptı yerine.
O gün kavuştu Rabbine “rahmetullahi aleyh”.

www.gonulsultanlari.com