Evliyayı kiramdan Seyfeddin-i Faruki “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bazı gençlere;
- Günah işleyince, hemen kalb ile tövbe, dil ile de istiğfar etmelidir, buyurdu.
Ve açıkladı:
- Gizli yapılan günahın tövbesi gizli, aşikâr yapılanın tövbesi aşikâr olmalı ve tövbeyi geciktirmemelidir. Günah işleyince, melekler üç saat yazmaz.
Şaşırdılar:
- Üç saat yazmaz mı efendim?
- Evet. Bu zamanda tövbe ederse, hiç yazılmaz. Tövbe etmeze, bir günah yazılır. Tövbeyi geciktirmek, daha büyük günahtır. Ölünceye kadar, tövbe kabul olur.
Günahtan kaçmak esastır
Bir gün de bazı sevdiklerine;
- Kardeşlerim, takvayı, yani haramlardan sakınmayı huy edinmelidir, buyurdu. Yasak olanlardan sakınmak, emri yapmaktan daha mühimdir.
Sordular:
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü, kalbi temizlemekte ve nefsi ezmekte, yasaklardan sakınmak, emirleri yapmaktan daha fazla ilerletir, daha faydalıdır. İyi işleri, iyi insanlar da, facirler de yapar. Fakat, ancak sıddîklar, imanı kuvvetli olanlar, haramlardan sakınır.
Ve ilave etti:
- Büyüklerden biri; (Kadınlara, kızlara, hatta dişi koyuna bile bakmayınız!) buyuruyor.
Vera ve zühd nedir?
Bir gün de sevdiklerine;
- Kardeşlerim, size vera ve zühd sahibi olmanızı tavsiye ederim, buyurdu.
Sordular:
- Vera ne demek efendim?
- Vera, günaha düşerim korkusuyla şüpheli şeylerden sakınmak demektir.
- Ya zühd efendim?
- Zühd de şüpheli olmak korkusuyla mubah olan şeylerin çoğunu terk etmektir.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte; (Kıyamet günü, Allahü teâlânın ihsanına kavuşacakların başında, vera ve zühd sahipleri bulunacaktır) buyuruldu.
|