İslam âlimlerinin en büyüklerinden Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kul için en şerefli mertebe, hakiki iman etmektir, buyurdu. Ancak bu iman Ehl-i sünnet üzere olmalıdır.
Ve ilave etti:
- İmanın sıhhati de, iki şarta bağlıdır. Nasıl ki namaz için vakit girmesi şart ise, imanın geçerli olması için de iki şart vardır.
- Onlar nedir efendim?
- Birincisi, can boğaza gelmeden iman etmektir. Gözden perde kalkınca, her şey aşikâr olur. Ve o iman kabul edilmez.
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü Peygamberin sözüne değil de, gördüğüne iman etmiş olur. Nitekim Firavun tam boğulurken, gözünden perde kalktı. Hakikati gördü. Ve hemen “Musa’nın Rabbine inandım!” dediyse de, kabul olmadı.
- Öbür şart nedir efendim?
- Hubbu fillah ve Buğdu fillahtır. Yani sırf Allah için sevip düşman olmaktır. Bunun mânâsı, Müslümanları, Müslüman oldukları için sevmek, kâfirleri ise küfürlerinden dolayı sevmemektir.
Şöyle bitirdi:
- İmanın altı şartının geçerli olması için bu iki şart mutlaka lazımdır.
Küfrün cezası, Cehennem
Bir gün de buyurdu ki:
- Küfürden çok sakının. Zira küfrün cezası, sonsuz olarak Cehennemde yanmaktır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Müminin, günahı çok olsa da, imanı hürmetine azapta sonsuz kalmaz.
Sordular:
- Ebedi saadete kavuşabilmek için şart nedir efendim?
- Dünyadan ahirete iman ile gitmektir.
|