Büyük Velilerden Seyyid Taha-yı Hakkâri “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün namazdan sordular.
Cevaben;
- Namaz, İslamın beş şartından ikincisi olup, bütün ibadetleri kendisinde toplamıştır, buyurdu. İslamın beşte bir parçası ise de, bu toplayıcılığından dolayı, yalnız başına Müslümanlık demek olmuş ve insanı, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işlerin birincisi olmuştur.
Şöyle devam etti:
- Alemlerin Efendisine “aleyhisselam”, mirac gecesi, Cennette nasip olan rüyet şerefi dünyaya indikten sonra, dünyanın haline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur. Bunun içindir ki; (Namaz müminlerin miracıdır) buyurulmuştur.
Ve ekledi:
- Bir hadis-i şerifte de; (İnsanın Allahü teâlâya en yakın olması namazdadır) buyuruldu.
Namaz, kalbimin neşesi
Bir gün de namazdan bahsederken,
- Resulullahın yolunda, tam izinde giden büyüklere, rüyet devletinden, bu dünyada büyük pay, yalnız namazda olmaktadır, buyurdu.
Sordular:
- Rüyet ne demek efendim?
- Rüyet, Allahü teâlâyı görmek demektir.
- Yani büyük zatlar namaz kılarken Allahü teâlâyı görürler mi efendim?
- Bu dünyada Allahü teâlâyı görmek mümkün değildir. Çünkü dünya, buna elverişli değildir.
Şöyle devam etti:
- Büyük zatların kıldığı namazda Allahü teâlâ görünmese de, görür gibi bir hâl hasıl olur. Namaz, üzüntülü ruhlara lezzet, hastalara rahatlık verir. Ruhun gıdası, kalbin şifası, namazdır.
Ve ilave etti:
- Resulullah efendimizin “aleyhisselam”; (Ey Bilal, beni ferahlandır!) diye ezan okumasını emreden hadis-i şerifi bunu göstermekte, (Namaz, kalbimin neşesi, gözümün bebeğidir) hadis-i şerifi, bu arzuyu işaret etmektedir.
|