Büyük Veli Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sevdiklerine;
- Hepimiz bir sürünün çobanı gibiyiz, buyurdu. Çoban sürüsünden mesul olduğu gibi, biz de çoluk çocuğumuzdan mesulüz.
Ve ilave etti:
- Kimse yeise, üzüntüye kapılmasın. Çünkü Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde mealen; (Bir kimse Allahü teâlâya ihlas ile ibadet ederse, Allahü teâlâ onu Cennetine koyacaktır) buyuruyor. Asıl iş, ihlas ile ibadet etmektir.
Sordular:
- İhlas olmazsa efendim?
- İhlas ile ibadet etmeyen, Bel’am-ı Baura gibi, İbnüssakka gibi mürted olarak ölür.
Feyz almanın iki şartı
Bir gün de;
- Evliyadan feyz alabilmek için ne lazım efendim? dediler.
Cevabında;
- Bunun iki şartı var, buyurdu.
- Onlar nedir efendim?
- İnanmak ve sevmek.
Ve bunu açıkladı:
- Nasıl ki, su boru ile nakledilirse, nur da kalbden kalbe nakledilir. Yani nurun nakil vasıtası Evliyanın kalbleridir. Onların kalbindeki nurlar, sevenlerinin kalbine de akar.
Sordular:
- Buna engel var mıdır efendim?
- Evet. Bu nurun gelmesine en büyük engel, kendi nefsimizdir. Nefsten ne kadar uzaklaşılırsa nura o kadar çok kavuşulur.
İnsanın birinci vazifesi
Bir gün de sohbetinde;
- İtikat edilecek, inanılacak şeyler, dinin esası, Müslümanlığın zaruri, lazım temeli olduğundan, bunları bildirmek ve öğrenmek herkese lazımdır, buyurdu. Bunları öğrenmek, her insanın birinci vazifesidir.
Ve ekledi:
- İman ve ibadet bilgilerini öğrenmeyen ve çocuklarına öğretmeyenler, insanlık vazifesini yapmamış olur. Çünkü bunları öğrenmek herkesin hakkı, hatta insan haklarının birincisidir.
|