Büyük Veli Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün sevdiklerine;
- Cenâb-ı Hak bizleri hakiki bayramlara kavuştursun, buyurdu.
Sordular:
- Hakiki bayram derken, neyi kastettiniz efendim?
- En büyük bayram, Ehl-i sünnet üzere, sağlam ve doğru bir iman sahibi olmaktır.
- Başka efendim?
- İmandan sonra, Onun razı olduğu, kabul ettiği gibi ibadet edebilmektir.
- Sonra efendim?
- Sonra bu ibadetleri, ihlas ile, yani Allah emrettiği için yapmaktır. Velhasıl Onun için yaşamak ve Onun için hizmet etmektir.
Ve ilave etti:
- Bir de Allah’tan korkarak günahlardan sakınmaktır ki, hazret-i Ali “radıyallahü anh”; (Günah işlemediğim her gün, benim bayramımdır) buyuruyor.
Bir araya geldiğinizde…
Bir gün de bazı gençlere;
- Evlatlar, bir araya geldiğinizde, biraz da İslamiyet’ten konuşun. Yahut açın bir ilmihal kitabı okuyun, buyurdu.
Ve ekledi:
- Hadis-i şerifte; (İki mümin bir araya gelir de, Allah’tan ve Peygamberden bahsetmezlerse, Hak teâlâ onlara lanet eder) buyuruldu.
Şöyle devam etti:
- Her işinizde Allahü teâlânın rızasını düşünün. Yani “Nasıl yaparsam Allahü teâlâ beğenir, razı olur?“ deyin.
Ve şunu anlattı:
Büyüklerden biri buyuruyor ki:
- Mekke’de sakallı, yaşlı birini gördüm. Kâbe’nin perdesine sarılmış, yalvarıyor. Gözlerinden yaşlar boşalıyor. Kalbine nazar ettim. Allahü teâlâdan gafildi, hep dünyayı düşünüyordu.
Şöyle devam etti:
- Bir genci de gördüm. Mina pazarında, çok büyük alışveriş ediyordu. Kalbine baktım, bir an Allahü teâlâdan gafil değil. Hep Onun rızasını düşünüyor, Onun emrine aykırı iş yapmamak için kılı kırk yarıyordu.
|