Büyük İslam âlimlerinden Kâdî Muhammed Zâhid “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı gençler;
- Sünnet, ne mânâya geliyor efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Sünnet kelimesinin dinimizde üç mânâsı vardır, buyurdu. (Kitap ve Sünnet) birlikte söylenince, kitap, Kur’an-ı kerim, sünnet de, hadis-i şerifler demektir.
Sordular:
- İkincisi nedir efendim?
- (Farz ve sünnet) denilince, farz, Allahü teâlânın emirleri, sünnet ise, Peygamber efendimizin “aleyhisselam” sünneti, yani emirleri demektir.
- Ya üçüncüsü efendim?
- Sünnet kelimesi yalnız olarak söylenince, İslamiyet, yani bütün ahkâm-ı İslamiyye demektir.
Bid’at ne demektir?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Bid’at ne demektir efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Bid’at, sonradan yapılan şey demektir, buyurdu.
Ve izah etti:
- Bid’at, Peygamber efendimizin “aleyhisselam” ve Onun dört halifesinin zamanlarında bulunmayıp da, onlardan sonra, dinde meydana çıkarılan ve ibadet olarak yapılmaya başlanan şeylerdir.
Ve misal verdi:
- Mesela, namazdan, duadan sonra secde edip de kalkmak bid’attir.
Allah’ın en sevdiği şey
Bir gün de;
- Allahü teâlânın en sevdiği şey nedir efendim? diye sordular.
Cevaben;
- Önce doğru bir iman, buyurdu. Bu olmazsa, Cehennemden kurtuluş olamaz.
- Ondan sonra nedir efendim?
- Allahü teâlânın kullarına hizmet etmektir. Bu da iki türlü olur. Biri, dünyalarıyla ilgilidir ki, bir mümini bir dünya sıkıntısından kurtarmak, yüz sene nafile ibadetten daha sevaptır.
- Öbürü nedir efendim?
- İkincisi de ahiretleriyle ilgilidir ki, onlara dinlerini öğretmektir. Bu sayede ebedi saadete ererler. Bu sevap yanında öncekinin sevabı, deniz yanında damla gibi kalır.
|