Âlim ve Evliyanın büyüklerinden Alî Ramiteni “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- (Hubb-i fillah), yani Allah’ı sevenleri sevmek ve (Buğd-ı fillah) yani Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemek, imanın şartıdır, buyurdu.
Ve devam etti:
- Müslüman olmayana (Kâfir), Müslümanlıktan ayrılıp, kâfir olana (Mürted), Müslüman olmayan, fakat, Müslüman görünen kâfire ise (Münafık) denir.
Ve ekledi:
- Bunların üçünü de sevmemek, imanın şartıdır.
Şöyle devam etti:
- Âyet-i kerimede mealen; (Ey müminler! Daima, her zaman, sadıklar ile birlikte bulunun!) buyuruldu.
Ve bunu izah etti:
- Bu âyet-i kerime, iyi kimselerle beraber olmayı emretmektedir.
Şöyle bitirdi:
- Bir hadis-i şerifte de; (Allahü teâlânın, kalbime akıttığı, doldurduğu feyzlerin, nurların hepsini Ebu Bekrin kalbine akıttım!) buyuruldu.
Âlimler olmadığı zaman
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, Eshab-ı kiram ile Tâbiin-i izama (Selef-i salihin) denir, buyurdu. Bunlardan sonra, hicretin dörtyüz senesi sonuna kadar gelen Ehl-i sünnet âlimlerine ise, (Halef-i sadıkin) denir.
Şöyle devam etti:
- Bu âlimler, iman ve amel bilgilerinde ve kalb marifetlerinde, hep Selef-i salihine tâbi olmuş, bunların yolundan hiç ayrılmamışlardır.
Ve ilave etti:
- Dörtyüz senesinden sonra, mutlak müctehid kalmadığı gibi, daha sonraları gerçek mürşitler de görülemez olur.
Sordular:
- Böyle âlimler olmayınca, İslamiyet’e kimler hizmet eder efendim?
- Evliya ve müctehid olmayan müceddidler kıyamete kadar, yeryüzünde bulunacak ve müctehidlerin kitaplarını her tarafa yayacaklar, unutulmuş olan hak yolunu, Ehl-i sünnet bilgilerini insanlara bildireceklerdir.
Şöyle bitirdi:
- Bu kitapları bulup okuyanlar, dünyada ve ahirette saadete kavuşacaklardır.
|