Ali Ramiteni “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün yakınlarını alıp Harezm vilayetine gitti ve kenar bir mahalleye yerleştiler.
Sonra iki talebesini gönderdi Harezm sultanına.
Gençler gidip;
- Sultanım! Fakir bir dokumacı sizin topraklarınıza geldi. İkamet için izninizi istiyor. Eğer izin verirseniz, bu hususta mühürlü bir belge istiyor, dediler.
Sultan kırmadı bu iki delikanlıyı.
- Tamam, oturabilir, dedi. Ve istedikleri mühürlü belgeyi verdi ellerine.
Büyük Veli, bu belgeyi alıp, cebinde sakladı.
Sonra pazar yerine gidip, bir iki işçiye sordu:
- Sizin yevmiyeniz ne kadardır?
Söylediler.
Ücretiniz benden
- Size bir teklifim var. Bugünkü ücretiniz benden olsun. Bizim eve gidip, sohbet edelim. İkindi vakti öderim ücretinizi.
Teklif, cazip geldi işçilere.
- Tamam, memnuniyetle, dediler.
Ve birlikte eve gittiler. Ancak sohbet öyle tatlıydı ki, ikindi geçti, akşam oldu, bir türlü ayrılamıyorlardı bu zatın yanından.
Ve günden güne artıyordu gelenler.
Öyle ki, dolup dolup taşıyordu hanesi.
Bazı kötü niyetli memurlar, bu durumu yanlış ve abartarak ilettiler hükümdara:
- Sultanım, şehrimize bir hoca geldi ki, insanlar sohbetine gitmek için can atıyor. Hatta ona hizmet için yarışıyorlar. Bize öyle geliyor ki, bu hoca ileride Harezm’e sultan olabilir.
Derhal şehri terk etsin!
Sultan heyecanlandı.
- Öyleyse derhal şehri terk etsin! diye tâlimat verdi.
Bir de mühürlü bir ferman yazıp verdi o memurlara.
Büyük Veli, bu fermanı alınca, cebinden önceki fermanı çıkarıp verdi onlara.
- Bunu da, o vermişti. Eğer imzasını inkâr ediyorsa, hemen terk ederiz.
Bu cevabı sultana ilettiler.
Başını eğip düşünceye daldı.
Bu, nasıl bir kimse diye merak etti iyice.
Sohbetini dinlemek için tebdil-i kıyafetle gidip oturdu bir kenarda.
Sohbetini dinleyince hayran oldu.
Dahası, talebesi olmakla şereflendi. |