Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri “rahmetullahi aleyh” bir gün sohbetinde;
- Kardeşlerim, doğru kitap okuyun. Ruhunuzu faydalı ilimlerle doyurun, buyurdu. Nasıl ki bedenimiz gıda almaya muhtaçsa, ruhumuzun da buna ihtiyacı var.
Şöyle devam etti:
- Bedenimiz, topraktan yaratıldığı için, onun gıdası, topraktan çıkan şeylerdir, ekmek gibi, su gibi, meyve ve sebze gibi. Ama ruh, alem-i emirden yaratılmıştır. Bedenin gıdasından tad alamaz.
Sordular:
- Ruhun gıdası nelerdir efendim?
- Ruhun gıdası manevi şeylerdir. İlim gibi, sohbet gibi, ibadet ve Kur’an-ı kerim okumak gibi.
Şöyle devam etti:
- Beden, gıdasını muntazam alamayınca nasıl ki zayıf düşüp hastalanırsa, ruh da gıdasız kalırsa zayıflar, hasta olur, hatta ölür.
- Ruhun ölmesi ne demek efendim?
- Ruhun ölmesi, imansız olmasıdır mâzallah. Cezası ise, sonsuz olarak yanmaktır Cehennemde.
Cennete girmek için
Bir gün de bir genç gelip;
- Efendim, Cennete girmenin en kestirme yolu nedir? diye sordu bu zata.
Cevaben;
- Emr-i maruf yapmaktır, buyurdu.
Delikanlı ilk kez duyuyordu bu kelimeyi.
- O nedir ki hocam?
- Emr-i maruf, Allah’ın kullarına doğru yolu öğretmektir evladım. Yani insanlara İslamiyet’i anlatıp veya bir ilmihal kitabı verip, ebedi saadete kavuşmalarına sebep olmaktır.
Su-i zan günah mı?
- Bir şey daha sorabilir miyim efendim?
- Tabii yavrum.
- Su-i zan günah mı hocam?
- Elbette günahtır.
- Peki, büyük günahlardan mıdır efendim?
- Elbette. Bir insanın hayatı boyunca kazandığı sevaplar terazinin bir kefesine, su-i zan günahı da diğer kefeye konsa, bu kefe ağır gelir. Üstelik kul hakkına da girer ki, bu haktan kurtulmak çok zordur ahirette. Çaresi bulunmaz.
|