Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri “rahmetullahi aleyh”, ekseri sultanlara gider, tesirli sözleriyle onlara nasihat edip İslamiyet’i kuvvetlendirirdi.
Üstlerinde öyle çok nüfuzu vardı ki, cihan padişahları boyun eğmişlerdi bu büyük Veli’ye.
Nitekim kendisi;
- Eğer şeyhlik yapsaydım, hiçbir şeyh bir yerde bir talebe bulamazdı. Ama bize başka vazife verildi, buyurmuştu yakınlarına.
- O hangi vazife efendim? dediler.
- Dini kuvvetlendirip, İslamiyet’i yaymak görevi verildi ki, biz bunları temin etmeye çalışıyoruz işte.
Çin imparatoru bile
Bir gün de sevdiklerine;
- Allahü teâlâ bize öyle tesir vermiştir ki, istesem, Çin imparatoru bana köle olurdu, buyurdu. İlahlık dâvâ eden o mağrur meliki öyle tesir altında bırakabilirim ki, imparatorluğu bırakıp, yalın ayak, baş açık kapıma koşardı.
Ve ilave etti:
- Biz böyle bir tasarrufa sahipsek de, Rabbimizin takdirini bekleriz yine. Edebi gözetip Ona boyun eğer, Onun iradesine rıza gösteririz.
İhlas nedir?
Bu zat, bir gün İhlastan bahsediyordu ki;
- İhlas nedir efendim? diye sordular.
- İhlas, her işi, yalnız Allah için yapmaktır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Nice oruç tutanlar vardır ki, o oruçtan kârları, yalnız açlık ve susuzluk, nice ibadet yapanlar da vardır ki, kârları, sadece yorgunluktur.
- Neden efendim?
- Bu ibadetleri Allah için yapmamışlardır çünkü.
Akıllı insan
Bir gün de, bir talebesi;
- İnsanların en akıllısı kimlerdir efendim? diye sordu.
Cevaben;
- Zahidlerdir, buyurdu.
- Zahidler mi hocam, neden?
- Çünkü onlar dünyaya kıymet vermez. Dünyaya düşkün olmamaları, akıllı olduklarını gösterir. Akıllı insan, önce ahiretini düşünür evladım. Orası için hazırlık yapar şimdiden.
|