Süfyan-ı Sevri hazretlerinin “rahmetullahi aleyh”, ölüm hastalığında, çok karnı ağrıyordu.
Bu sebeple, sık sık abdesti bozuluyordu.
Ama her defasında tekrar abdest alır, en ufak bir gevşeklik göstermezdi bu hususta.
Abdestliyken ölmeyi çok ister, bunun için bir dakika bile abdestsiz bulunmazdı.
Bu yüzden, altmış defa abdest almıştı bir gece.
Ve nihayet vefatı yaklaştı.
Yakınlarına;
- Vakit tamam, beni yere indirin! buyurdu.
Derhal yere indirdiler.
Bu durumu, dostlarına söylemek için dışarı çıktıklarında, yüzlerce sevdiğinin kapıda toplanmış olduğunu gördüler.
İnsanlar içeri giriyorlardı ki, hazret-i Süfyan, Allah dedi ve ruhunu teslim etti.
O anda bir ses işitildi gaibten.
“Takva sahibi Süfyan, Rabbine vasıl oldu!” diyordu.
Mümin, verince sevinir
Bir gün de sevdiklerine;
- Müslüman, almayı değil, vermeyi düşünür. Onu kârlı bilir, buyurdu. Alınca değil, verince sevinir.
Ve ekledi:
- Böyle olan kimse, eceli geldiğinde ruhunu da kolay verir.
Sordular:
- Nasıl kolay verir efendim?
- Şöyle ki, ruhu, tereyağından kıl çeker gibi çıkar da haberi bile olmaz.
Sordular yine:
- Ya vermeye alışmayanlar efendim?
- Onların işi çok zor. Vermeye alışmadıkları için ruhlarını da zor verirler. Şöyle ki, yaş keçeden diken söker gibi.
Delikanlı çok iyi anlamıştı meseleyi.
Elini öpüp ayrıldı huzurdan.
|