Bişr-i Hafi hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında bir adam bu zatın büyüklüğünü bilmiyordu.
Bir gün Cuma namazını kılıp camiden çıkınca gördü bu büyük Veli’yi.
Hızlı adımlarla bir yere gidiyordu mübarek zat.
O da takıldı peşine.
Kendi kendine;
“Bu zat için Evliya diyorlar. Bakayım doğru mu?” diye düşünüyor, bir yanlışını bulmaya çalışıyordu.
Fırından ekmek aldı mübarek zat.
Bir kebapçıdan da kebap ve helva.
Adam bunları görünce;
“Meğer nefsini ne de çok seviyormuş” diye geçirdi içinden.
Nihayet bir köye vardılar.
Bişr-i Hafi hazretleri, bir camiye girip, oradaki yatalak bir hastaya yedirdi aldığı kebapla helvayı,
Sonra çıkıp gitti.
Ona Bişr-i Hafi derler
Bu defa bu adam girip sordu hastaya:
- O giden kimdi?
- Ona, Bişr-i Hafi derler. Cuma günleri ziyaretime gelir ve getirdiği yiyecekleri eliyle yedirir bana.
- Senin kimsen yok mu?
- Hayır, maalesef.
- Peki burası Bağdat’a uzak mıdır?
- Bir günlük yoldur.
- Nasıl olur, yarım saat kadar yürüyüp bu köye geldik.
- Bişr-i Hafi hazretleri, Veli bir zattır. Bir günlük yolu az bir zamanda gider. Sen de Onu takib ettiğin için farkına varmamışsındır.
Artık talebesi olmuştu
Adam anlamıştı hatasını.
- Peki ben Bağdat’a tekrar nasıl döneceğim?
- Bekle, bir hafta sonra O yine gelir. Birlikte dönersiniz.
Ertesi Cuma günü, Bişr-i Hafi hazretleri gelince özür diledi kendisinden.
Büyük Veli, teselli etti onu.
Ve birlikte yola çıktılar.
Onun yanında birkaç adım atınca, Bağdat’ta buldu kendisini.
Hem de tam evlerinin önünde.
Artık talebesi olmuştu bu zatın.
|