Abdülkahir Sühreverdi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” ziyaretine üç yahudi ile üç hıristiyan geldi bir gün.
Onlara süt ikram edip;
- “Yâ Rabbi, bunlara hidayet nasib eyle” diye dua etti içinden.
O sütten, bir yudum içenin kalbi değişti.
Birer birer kelime-i şehadeti okuyup Müslüman oldular.
Kendileri de anlamadı ne olduğunu.
Bir dakika içinde sonsuz Cehennemden kurtulmuşlardı.
Et diyor ki, ben leşim
Biri de şöyle anlatıyor:
Bir gün Abdülkahir Sühreverdi hazretleriyle çarşıda dolaşıyorduk.
Derken bir kasap dükkanının önünden geçiyorduk ki, mübarek zat durdu birden.
Bana dükkandaki bir eti göstererek;
- Şu eti görüyor musun? dedi.
- Evet, görüyorum.
- O et bana, “Ben leşim” diyor.
O sırada kasap dışarı çıkmıştı ki, duydu bu konuşmaları.
Üzüntüsünden bayılıp düştü.
Ayılınca;
- Evet, o et gerçekten leşti, dedi.
Yani Besmelesiz kesilmişti hayvan.
Sonra bu zata dönerek;
- Tövbe ediyorum ve bir daha böyle bir şey yapmayacağıma söz veriyorum, dedi.
Nasıl başardınız?
Bir gün de;
- Nasıl muvaffak oldunuz? diye sordular bu zata.
- Bir hadis-i şerife yapışmak suretiyle, buyurdu.
- O hangi hadis-i şerif efendim?
- Helekel müsevvifun buyurdu.
Ve ekledi:
- Yani Peygamberimiz “aleyhisselam”; “İyi işleri sonraya bırakanlar ziyan etti” buyuruyor. Ben bu hadis-i şerife uyarak bugünün işini yarına bırakmadım.
|