İmam-ı azam Ebu Hanife hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” tek düşüncesi, Allahü teâlânın rızasını almaktı.
Yoktu bundan başka bir gayesi.
Hak ve doğru ne ise, onu söylerdi.
Çekinmezdi hiçbir şeyden.
Fetvalarına, herhangi siyasi bir düşünce, güç ve baskı girmemiştir.
Şahsi dostluk, düşmanlık.
Veya nefsani arzular.
Ve dünyalık bir menfaat karışmamıştır asla.
Doğruyu, Allah için söyler, zerre kadar taviz vermezdi bundan.
Heybet ve vakar sahibiydi.
Tatlı dil ve güler yüzle temayüz etmişti.
Muarızlarına bile sükunetle davranır, onları ikna yoluna gidip, münakaşa yapmazdı.
Kuvvetli şahsiyeti,
Keskin zekası,
Aklı, ilmi, heybeti ve güzel ahlakıyla, insanların içine nüfuz eder, kalbleri cezbederdi.
Müminlere baba oldu
İmam-ı azam hazretleri “rahmetullahi aleyh”, dini meseleleri misaller göstererek ve izah ederek öyle anlatırdı ki, muarızları bile ikna oludu.
Bütün Müslümanları, iman ve itikadda birleştirip, baba oldu onlara.
Dini bozmak isteyenleri,
Bozgunculuk çıkaranları sezip, fırsat ve eman vermedi onlara.
Doğruyu, onlara da anlatıp, İtikadda, birliği sağladı.
Komşusu aç iken…
Bir gün sevdiklerine;
- Kardeşlerim, İslam’da, Ben yoktur, buyurdu.
- Ya ne vardır efendim? dediler.
- Önce Sen vardır.
- Sonra efendim
- Sonra yine Sen
Ve izah etti:
- Yani kendimizi değil, hep karşımızdakini düşüneceğiz. Sevgili Peygamberimiz “aleyhisselam”; “Komşusu aç iken tok yatan, bizden değildir” buyuruyor.
|