İmam-ı azam Ebu Hanife hazretleri “rahmetullahi aleyh”, İslam âlimlerinin en büyüklerindendir.
Eshab-ı kiramı “aleyhimürrıdvan” görmüş olduğundan, tabiindendir kendisi.
Hanefi mezhebinin ve Ehl-i sünnetin reisidir.
Kendisine Ebu Hanife de denir ki, mânâsı, müminlerin babası demektir.
Babası, Faris oğullarından Sabit adında, âlim, salih, ehl-i irfan bir kişidir.
Hazret-i Ali “radıyallahü anh” ile görüşmüş, kendi ve soyu için dua almıştı bu büyük sahabiden.
İlim meclisine git!
Üstün kabiliyeti ve keskin zekası, âlimler arasında fark edildi.
O zamanın âlimlerinden, Şa’bi de ondaki bu cevheri sezdi ve bir gün onu çarşıda görüp sordu:
- Ne işle iştigal ediyorsun?
- Ticaret yapıyorum.
- Bir ilim meclisine devam et. Çünkü sen zeki ve kabiliyetli bir kimsesin. İlme devam edersen, büyük bir âlim olursun.
Onun bu sözüyle bıraktı ticareti.
Ve ilme sarıldı büyük bir arzu ile.
Önce ilm-i kelam
İlk öğrendiği ilim, ilm-i kelam olmuştu.
Öyle ki, parmakla gösterilir oldu bu ilimde.
Sonra fıkıh ilmini öğrenmeye başladı.
Kendi kendine;
“Ebedi saadete kavuşmak, ancak İslam’ın ahkâmına uymakla olur. Bu da, fıkıh ilmiyle ilgilidir” diye düşündü.
Hocası Hammad bin Ebu Süleyman’ın derslerine yirmisekiz yıl aralıksız devam etti:
Sonunda, öyle bir dereceye geldi ki, bu, Ondan başka kimseye nasib olmamıştır.
Başta, Eshab-ı kiram olmak üzere, dörtbin âlimden ders aldı.
Şanı, şöhreti her tarafa yayıldı.
Ve methedildi herkes tarafından.
|