İmam-ı Rabbani “kuddise sirruh” hazretlerinin zamanında bir âlim bu mübarek zatın kıymetini bilmiyordu önceleri.
Onu kötülüyor, hakkında, olur olmaz kelamlar ediyordu.
Yine bir toplulukta, bu zatı kötülüyordu ki, biri kalkıp;
- Ben o zatı tanıyorum, dedi. Onun aleyhinde konuÅŸan, yarın mahÅŸer yerinde mutlaka bunun cezasını çeker.
Ancak kâr etmedi bu söz ona.
Ve devam etti İmam hazretlerini kötülemeye.
O kimse, son olarak;
- İşte Kur’an-ı kerim, dedi. İstersen o çözsün bu ihtilafı.
Ve açıkladı:
- İki rekat namaz kılıp, o zata niyetle bir sayfa açalım Kur’andan. İlk sayfanın başında hangi âyet çıkarsa, o Velinin haline iÅŸaret tutalım.
- Peki, dedi adam.
Adam mahcup oldu
Namaz kılıp, bir sayfa açtılar rastgele.
O sayfanın ilk satırındaki âyet, Hazret-i İmamın halini gösteriyordu açıkça:
Åžöyle ki;
Mealen; (Onlar, dünya ticaretiyle uÄŸraÅŸsalar da, Allahü teâlâyı bir an bile unutmazlar) buyuruluyordu o âyette.
Adam bunu görünce mahcup oldu.
Kalbi döndü bir anda.
Ve talebesi olmakla ÅŸereflendi bu büyük Veli’nin.
En büyük saadet
Bir gün, bazı sevdikleri bu zata gelip;
- İnsan için en büyük saadet nedir efendim? diye sordular.
Cevaben;
- En büyük saadet, Muhammed “aleyhisselam”a tâbi olmaktır, buyurdu. Çünkü ahirette kurtulmak, Ona tâbi olmaya baÄŸlıdır.
Ve izah etti:
- Çünkü Allahü teâlânın sevgisini kazanmak, Ona tâbi olmaya baÄŸlıdır. Ona tâbi olmayanı Allahü teâlâ sevmez.
Åžöyle bitirdi:
- O, öyle büyük Peygamberdir ki, kâinattaki herÅŸey Onun ÅŸerefine yaratılmış, alemlerin sahibi olan Allahü teâlâ, Onun rızasını almak istemiÅŸtir.
|