Nemrut, Halilullah’ı, atıp zindan içine,
Başladı daha sonra, ateş yakma işine.
Onun talimatiyle, bağırdı bir münadi:
(Herkes odun toplayıp, şu yere yığsın haydi!
Bu, Nemrud'un emridir, her kişi taşıyacak.
Muhalefet edenler, ateşe atılacak.)
O putperest insanlar, olsa da yaşlı, hasta,
Bunda, birbirleriyle yarıştılar adeta.
Ve lakin hayvanattan, sadece katır hariç,
Bu iÅŸ için, tek odun taşıyan olmadı hiç.
Onlar, kırk gün kırk gece, taşıyıp odunları,
Otuz metre boyunda, yığdılar hep onları.
Sonra ateÅŸlediler Nemrud'un emri ile.
Alevler, gökyüzüne yükseldi birden bire.
Toplanmıştı oraya, büyük bir kalabalık.
Zira onu, ateşe atacaklardı artık.
Nemrud'un adamları, toplanmışlar o saat,
Bekliyorlardı ondan, bir emir ve talimat.
(Haydi, onu getirin!) dedi Nemrut zalimi.
Çıkardılar zindandan, hazret-i İbrahim'i.
Ayağında bukağı, ellerinde kelepçe,
Yürüdü o meydanda, arslan gibi, erkekçe.
Zira Hak teâlâya, tevekkül ve yakinin,
En yüksek zirvesinde bulundukları için,
Onda, korku yerine, vardı sanki bir sevinç.
Küffârın kısa aklı, ermemiÅŸti buna hiç.
Bir rivayete göre, Halil aleyhisselam,
Bu işler olduğunda, yaşı, onaltıydı tam.
Onu, ateÅŸ içine atacaklardı, lakin,
AteÅŸin yakınına varabilmek ne mümkin?
MüÅŸavere ettiler, bu iÅŸi ince ince,
Ki: (Nasıl atacağız, onu ateÅŸ içine?)
Zira öyle ÅŸiddetli ve korkunç yanardı ki,
Havadaki kuşları yakardı harareti.
Oturup düÅŸünürken bu iÅŸi kara kara,
Şeytan, fırsat bilerek, yakın geldi onlara.
Nemrut, (Sen kimsin?) diye sorduğunda İblis'e,
Dedi ki: (Senelerdir, duacıyım ben size.
Duydum ki, bir sihirbaz kötüler dininizi.
Putları, balta ile kırarak üzmüÅŸ sizi.
Atmayı istersiniz ateşe şimdi onu.
Ve lakin bilmezsiniz siz bu iÅŸin yolunu.
İşte bu maksat ile, geldim hizmetinize.
Bu iÅŸin usulünü, öÄŸreteceÄŸim size.)
Ve hemen bir mancınık yaptı kendi eliyle.
Evvela bir taÅŸ attı, tecrübe gayesiyle.
Nemrut ve putperestler, bu mancınık fikrini,
BeÄŸenip, hepsi tebrik ettiler kendisini.
Sonra Halilullah'ı, bir kaç kiÅŸi aldılar.
Getirip, mancınığa sıkıca bağladılar.
Lakin o, o sırada, başka bir alemdeydi.
AÅŸk-i ilahi ile kalbi yanar haldeydi.
Rabbinin sevgisiyle, geçmiÅŸti kendisinden.
Haberi olmamıştı, mancınıktan, ateşten.
AteÅŸ, korkunç seslerle, ÅŸiddetle yanıyordu.
Alevleri, göklere doÄŸru uzanıyordu.
|