Büyük Velilerden Necmeddin-i Kübra hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün sevdiklerine;
- Ahiret ile dünya birbirinin zıddıdır, buyurdu. Ahireti kazanmak için, dünyayı terk etmek lazımdır.
Sordular:
- Burada dünyadan maksat nedir efendim?
- Haram ve mekruhlardır.
- Dünyayı terk etmek nasıl olur efendim?
- İki türlü olur. Birisi, bütün haram olan ÅŸeylerle beraber, günah olmayan lezzetlerin çoÄŸunu da bırakıp, yaÅŸamak için zaruri olan miktarını kullanmaktır. Yani dinin emrettiÄŸi ÅŸeyleri yapmak için, bütün rahatı ve zevkleri feda etmektir.
- İkincisi nedir efendim?
- İkincisi, haram ve mekruhlardan kaçıp, günah olmayan ÅŸeyleri kullanmaktır
Allah kuluna zulmetmez
Bir gün de sordu cemaatine:
- Allahü teâlânın nimetleri, ihsanları, her an, insanların iyisine kötüsüne, herkese geliyor, öyle deÄŸil mi?
- Evet efendim, dediler.
- Herkese mal, evlat, rızık, hidayet ve daha her iyiliÄŸi fark gözetmeksizin gönderiyor, deÄŸil mi?
- Öyle efendim.
- Ama fark, bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da almamak suretiyle insanlardadır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Âyet-i kerimede mealen; “Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düÅŸünceleri, çirkin iÅŸleriyle kendilerine zulüm ve iÅŸkence ediyorlar” buyuruldu.
GüneÅŸ, aynı güneÅŸ
Ve misal verdi:
- GüneÅŸ, hem çamaşır yıkayan adama, hem de çamaşırlara aynı ÅŸekilde parladığı halde, adamın yüzünü yakıp karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır, öyle deÄŸil mi?
- Evet efendim.
- Yine elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde, elmayı kızartınca tatlılaştırır, biberi kızartınca acılaştırır, değil mi?
- Öyle hocam.
- Tatlılık ve acılık, hep güneÅŸin ışıklarıyla olsa da, aralarındaki fark, güneÅŸten deÄŸil, kendilerindendir. Anladınız mı?
- Evet efendim, iyi anladık.
|