Seyyid Fehim Efendi ”kuddise sirruh“, kendi üstadı olan Seyyid Taha-yı Hakkari hazretlerini ”kuddise sirruh“ çok severdi.
Öyle ki, daha fazlası mümkün deÄŸildi.
Her edindiÄŸi ÅŸeyi, Ondan bilirdi.
Bir gün hocası sohbet ediyor, sohbette “Mektubat” kitabından okuyup izahını yapıyordu.
Bir mektupta “MürÅŸid-i kâmil”den bahsediliyordu.
Cemaat o kadar çoktu ki, Seyyid Fehim Efendi, en geride, ayakta dinliyordu.
Hocası, bir ara başını kaldırdı.
Seyyid Fehim’i aradı.
Ve seslendi kendisine:
- Ey Fehim!
Cevap verdi gerilerden:
- Buyurun efendim.
- Bu devirde hiç mürÅŸit var mıdır acaba?
Bir an duraklamadan cevap verdi.
Kendi üstadını kastedip;
- Åžimdi bulunan gibi, hiç gelmemiÅŸtir, dedi.
Ona muhabbeti öyle çoktu ki, Onu hep yanında hissederdi.
Yani uzak deÄŸildi Ondan.
Beraberdi her an.
Hatta her nefes alışında, görüyordu Onu yanı başında.
Bir emri olsaydı, hemen getirirdi yerine.
Derdi ki:
- Aramızda ateÅŸten deniz olsa, hocam beni huzuruna çağırsa, emrine uymak için hemen atlarım o ateÅŸe, tereddüt etmem.
Bir gün Onu ziyarete gitmiÅŸti Arvas’tan.
Sordu üstadı:
- Bize ne hediyeler getirdin?
- Sizde olmayan, bende ise çok olan ÅŸeylerden getirdim efendim.
- NeymiÅŸ bunlar Fehim?
- Özür, günah, yokluk ve ihtiyaç efendim.
Sen müfessir misin?
Seyyid Abdülhakim Efendi ”kuddise sirruh“ anlatıyor:
GençliÄŸimde bir akÅŸam namazını, hocam Seyyid Fehim hazretleriyle birlikte kıldık.
O imam oldu, ben cemaat.
O “Fatiha” okurken, ben tefsirini yapıyordum.
Namaz bitince bana döndü.
Hiddetliydi.
- Sen müfessir misin ki tefsire kalkıyorsun? buyurdu. Tefsirle uÄŸraşırsan helak olursun.
|