Ahmed ibni Hanbel hazretleri “rahmetullahi aleyh”, devrinin bir tanesiydi ilimde.
Küçük yaşta babasını kaybetti.
Akranına nisbetle, erken başladı ilim tahsiline.
Talebe arasında seçilip mümtaz oldu.
Zira öğrendiğini, hemen ezberliyordu.
Fıkıh ilmini, İmam-ı Şafii hazretlerinden aldı.
Hadis ilmini ise İmam-ı Ebu Yusuf’dan “rahmetullahi aleyhima”.
Başka âlimlerden de uzun yıllar ders okudu.
Sonra Bağdat’tan çıkıp, dolaştı diyar diyar.
Hadis-i şerif rivayet eden kim varsa, arayıp evlerinde ziyaret etti onları tek tek.
Hadis-i şerifleri, kendi ağızlarından dinlerdi bizzat.
Böylece ömrü yollarda geçti ve çok meşakkatler çekti bu uğurda.
Hiç üşenmezdi
Tek bir hadis-i şerif öğrenebilmek için çok uzak mesafelere giderdi üşenmeden.
Hem de yaya giderdi çoğuna bu yolların.
Severek katlanırdı bu meşakkatlere.
Hatta bir seyahatte hiç parası kalmamıştı cebinde.
Varacağı yer ise çok uzaktı.
Sırtında yük taşıyıp para kazandı, yine de bırakmadı ilim tahsilini.
Onun bu gayretine şaşardı herkes.
Akıl erdiremezlerdi haline.
Kitap çantalarını sırtında taşırdı hep.
Ondaki bu gayreti görenlerden birisi;
- Ya ibni Hanbel! Bir Kûfe’ye gidersin, bir Şam’a, bir başka diyara. Bu, böyle ne zamana kadar sürecek? diye sordu.
Cevabında;
- Durmak yok, buyurdu. Hokka ve kalemle, tâ ki mezara kadar devam eder bu böyle.
|