Ebu Said-i Ebül Hayr hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh” zamanında Ebu Hasen adında bir kimse vardı ki, sevmiyordu bu Veli’yi.
Yanlış kanaat besliyordu hakkında.
Ancak Ebu Said hazretleri hiç tepki göstermiyor, hatta onun için; “İnşallah hakikati bir gün anlar” diyordu.
Bir gün de talebesine;
- Haydi Ebül Hasen'in ziyaretine gidelim, buyurdu.
Talebeler şaşırdılar:
- Hocam, o sizi kötü biliyor. Niçin ziyaret edeceksiniz? dediler.
- O bizi, yanlış yolda biliyor. Yani bizi değil, yanlışı kötü biliyor, buyurdu.
Ve ekledi:
- İnşallah doğruyu anlar sonunda.
Ve yola çıktılar.
Bir talebesini önden gönderip, kendisini ziyarete gelmekte olduklarını haber verdi.
Kiliseye gitsin
Ancak Ebu Hasen kabul etmedi.
- Onun burada ne işi var? Bana geleceğine, kiliseye gitsin, dedi.
Talebe dönüp bunu haber verince;
- Pekâlâ, buyurdu. Madem öyle istiyor, biz de kiliseye gidelim, buyurdu.
Hıristiyanlar bu Veliyi görünce şaşırdılar.
Zira Onun büyüklüğünü işitmişlerdi.
Yüzlerce hıristiyan, yanında toplandılar.
Kilisenin duvarında, İsa aleyhisselam ile hazret-i Meryem’in resimleri vardı.
Allah’a secde edin!
Büyük Veli o resimlere bakıp;
- Hazret-i Muhammed'in “aleyhisselam” dini hak ise, ikiniz de Allah'a secde edin! diye seslendi.
O anda, o iki tablo yere düştü.
Hem de kıbleye doğru.
Ve yüzleri üzerine.
Yani secde vaziyetinde.
Yüzlerce hıristiyan bunu görüp imanla şereflendiler.
Bu hadiseyi Ebu Hasen de duyup hatasını anladı.
Huzuruna koşarak talebesi olmakla şereflendi.
|