Bayezid-i Bistami hazretleri “kuddise sirruh”, bazı talebesiyle bir yere gidiyordu.
Nihayet daracık bir yola geldiler.
Karşıdan da bir köpek geliyordu.
Mübarek zat, durup geri çekildi.
Yol verdi hayvana.
Buna, yanındakiler bir mânâ veremediler.
İnsan, hayvandan şereflidir. Üstelik de hocamız sultan-ül arifindir.
Buna rağmen kendi geri çekilip, yol verdi o hayvana.
Sebep nedir acaba diye düşündüler.
Bayezid-i Bistami hazretleri sordu o gençlere:
- Şu köpek, lisan-ı hali ile bize ne dedi biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz hocam.
- O hayvancağız bize, (Ey Bayezid! Sana, Evliyalık hırkasını, bana ise, köpeklik postunu giydirdiler. Lakin şunu unutma ki bunun tersi de olabilirdi) dedi.
Ve ekledi:
- O, lisan-ı haliyle böyle söyleyince, geriye çekilip, ona yol verdim.
Birini uçarken görseniz
Şöyle devam etti:
- Onun için, birini uçarken görürseniz, onun faziletine hükmetmeyin.
Gençler şaşırdı:
- Bir insanın fazileti başka nasıl anlaşılır hocam?
- İslam’ın her emrine titizlikle uyuyor mu? Farzları yapıp haramlardan kaçıyor mu? Buna bakacaksınız. Bunlara dikkat ediyor ve din büyüklerini de seviyorsa, fazilet sahibidir, ona yaklaşın.
- Ölçü bu mudur hocam?
- Evet, fazilet sahibi olmanın ölçüsü budur. Bu iki şeyde gevşeklik varsa, bu, felaketin başlangıcı demektir.
Neden ölmek istemeyiz?
Bir gün de;
- Efendim, insanlar neden ölmek istemezler? diye sordular bu zata.
Buyurdu ki:
- Çünkü o insanlar dünyalarını mamur, ahiretlerini harab ettiler. İnsan, mamur yerden harap bir yere gitmek ister mi?
|