Abdülvehhab-ı Şarani hazretlerini “rahmetullahi aleyh” zamanın müftüsü çekemiyordu.
Bir gün bu büyük Veli, müftüye gidip, bir kaç kitap istedi emaneten.
O da Müdevvene adındaki fıkıh kitaplarını alabileceğini söyledi kendisine.
Ancak bunlar birkaç cilt olup, herbiri kalın, hacimli ve ağırdı.
Talebeden birini çağırıp;
- Bu ciltleri bu zatın evine kadar taşı, dedi.
Birlikte eve geldiler.
Talebe kitapları bırakıp, geri dönecekti ki;
- İstersen bu gece kal. Biraz sohbet ederiz, buyurdu.
Gece yarısına kadar sohbet ettiler.
Sen biraz uyu
Sonra;
- Haydi, sen biraz uyu, buyurup, kendisi kitapları mütalaa etti.
Yirmi dakika sonra talebeyi uyandırıp;
- Tamam evladım, buyurdu. Kitapların işi bitti. Götürebilirsin.
O da geri götürdü onları.
Müftü, kitapların çabuk geldiğini görünce;
- Benimle alay mı ediyor? dedi. Okumayacaktı da, niçin götürdü öyleyse?
O esnada biri dini bir sual sordu.
Müftü, yeni gelen bu kitaplara bakıp sualin cevabını aramaya başladı.
Ancak sayfaları çevirdikçe, şaşırıyordu.
Zira her kitabın her sayfasının kenarında Şarani hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” yazdığı notlar ve açıklamalar vardı.
Bunlar tek tek okunmuş
O talebeyi çağırıp;
- Bu kitaplar tek tek okunmuş, dedi. Hatta notlar yazılmış kenarlarına.
Talebe;
- Biz bütün gece beraberdik. Sadece yirmi dakika ayrı kaldık, dedi.
Müftü şaşkın bir halde;
- Evladım, bunca kitap, değil yirmi dakikada, yirmi ayda bile zor okunur, dedi.
Ve koştu mübarek hanesine.
Özür dileyip, halis talebelerinden oldu.
|