Abdülvehhab-ı Şarani hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir Veli türbesini ziyarete gitmişti.
Ancak virane, terk edilmiş bir haldeydi kabir.
Etrafta iri iri yılanlar dolaşıyordu.
Vakit, gece yarısıydı.
Yatıp uyuyuverdi o kabrin yanında.
Yılanlar, etrafında dolaşıyor, fakat mübarek zatın kılına bile dokunmuyorlardı.
Sabah oldu.
İnsanlar buna vakıf olup şaşkına döndüler.
Korkmadınız mı?
Yanına gelerek;
- Siz, bu virane yerde nasıl yatıp uyudunuz efendim? dediler. Zehirli yılanlardan korkmadınız mı?
Cevabında;
- Hayır korkmadım, buyurdu. Onlar, bana zarar yapmaz.
- Neden efendim?
- Bir kul, Rabbine itaat ederse, Onun mahlukları da ona itaat eder, buyurdu.
Ve ekledi:
- Müminin birinci vazifesi, Rabbinin emirlerini yapmak, yasaklarından kaçınmaktır. Aksi halde, mahşer günü işi zordur onun.
Zikir nedir?
Bir gün de;
- Efendim zikir nedir? diye sordu bu zata.
Cevaben;
- Zikir, Allahü teâlâyı anmak, yani hatırlamaktır, buyurdu.
- Bir misal verseniz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Bir iki kişi, bir yerde oturur, Allahü teâlâdan ve Peygamber efendimizden “aleyhisselam” bahsederlerse, zikretmiş olurlar.
Ve ekledi:
- Bir ilmihal kitabı açıp okumak da zikirdir mesela. Melekler, böyle meclisleri bulunca hemen oraya üşüşür, onları kanatlarıyla sarar, onlar için dua ederler.
|