Muhammed bin Hasen hazretleri “rahmetullahi aleyh“, bir gün şunu anlattı sevdiklerine:
Eskiden, zengin bir kimse varmış.
Aniden vefat etmiş bir gün.
İki oğlu, mirasta anlaşamamışlar.
Bir köşkün taksiminde münakaşa ederken duvardan ses gelmiş.
- Durun! Siz, benim için mi kavga ediyorsunuz?
İki kardeş şaşırıp kalmışlar.
O devam etmiş konuşmaya:
- Ben, bir padişahtım. Uzun yıllar yaşayıp, nihayet vefat ettim. Beni kabre koydular. O kabirde yüzotuz sene kaldım. Çürüyüp bir yığın toprak oldum. Sonra benden çanak çömlek yaptılar. Kırk sene de evlerde kullanıldım. Sonra bir gün kırılıp, sokağa atıldım.
Sakın kavga etmeyin
Gençler merakla dinliyorlardı.
Şöyle devam etti:
- Yüz sene daha geçti. Bazı insanlar beni kerpiç yaptılar ve getirip bu duvarın şurasına koydular. İşte ben, bu duvarda nice yıllar duruyorum.
Şöyle bitirdi:
- Sakın kavga etmeyin. Siz de benim gibi olacaksınız bir gün.
Bunu anlattıktan sonra,
- İşte böyle, buyurdu. Dünya malı için kavga etmeye değmez.
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz.
Sabır, susmaktır
Bir gün de;
- Tasavvuf nedir efendim? diye sordular bu zata.
- Tasavvuf, zamanı en iyi şekilde kullanmaktır, buyurdu.
- Sabır nedir efendim?
- Susmaktır.
Sordular yine:
- Namazda Allahü teâlâyı hatırlamanın yolu nedir?
- Bir kimse yemek yerken Allahü teâlâyı ne kadar hatırlarsa, namazda da o kadar hatırlar, buyurdu.
|