Ebül Abbas-ı Mürsi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, ne zaman sohbet etse, hep üstadından nakiller yapıyordu.
Hocam buyurdu ki… diye başlardı söze.
Bir gün bazı sevdikleri;
- Efendim, hep hocanızdan naklediyorsunuz? dediler.
- Evet, buyurdu.
- Siz de büyük âlimsiniz efendim. Bizzat kendinizden söyleseniz?
- Evet ama bütün bilgilerimi hocama borçluyum. İlimde bu dereceye yükselmeme hocam Ebül Hasen-i Şazili hazretleri sebep olmuştur. O olmasaydı, ne ben vardım, ne de siz.
Ve ekledi:
- Yani şu buluşmamız, şu sohbet, şu cemiyet, hep üstadımızın bereketidir. Onu tanımasaydık, hiçbir şeye kavuşamazdık.
Ve özetledi:
- Ben hırsız değilim. Evden bir şey getirmedim. Neye kavuştuysam hepsi hocamındır.
Hakiki sevgi nasıldır?
Bir gün de;
- Gerçek sevgi nasıl belli olur efendim? diye sordular bu zata.
- Üç şeyle belli olur, buyurdu.
Ve saydı:
- Birincisi, seven, sevdiğinin sözünü, başkasının sözüne tercih eder. İkincisi, sevdiğinin yanında bulunmayı, başkalarının yanında bulunmaktan üstün tutar.
- Üçüncüsü nedir efendim? dediler.
- Üçüncüsü de sevdiğinin kendisinden razı olmasını, başkalarının razı olmasından çok daha kıymetli bilir, buyurdu.
Sıkıntı nimettir
Bir gün de, sevdiklerine;
- Açlık çekmeyen kimse, yemeğin lezzetini anlayabilir mi? diye sordu.
- Elbette anlayamaz efendim, dediler.
- Acı çekmeyen, rahatlığın kıymetini bilebilir mi?
- Bilemez efendim.
- Hasta olmayan da, sıhhatin kıymetini bilemez, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- İşte bunun gibi bu dünyada, birkaç gün dert ve elem çekilmeseydi, Cennetin sonsuz lezzetlerinin kıymeti anlaşılmaz, ebedi sıhhat ve afiyet nimetinin kıymeti bilinemezdi.
|