Ebül Abbas-ı Mürsi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” ziyaretine kim gelseydi, memnun olarak ayrılırdı yanından.
Sıkıntılı biri gelse, unuturdu üzüntüsünü.
Gelen, rahatlardı yanında.
Kendini emniyette hissederdi.
Çünkü mübarek zat, her gelenle yakından ilgilenir, gidince de, ardından dua ederdi.
Talebesine;
- Birinin gıyabında yapılan duayı Allahü teâlâ kabul eder, buyururdu.
İnsanların dışına bakmaz, niyet ve kalblerine nazar ederdi.
Bir cam şişe içindeki mürekkep nasıl net görünürse, O da, insanların kalbini öyle görürdü.
Kibirlilerden sıkılırdı
Ve buna göre muamele ederdi.
Bazen zahid görünüşlü kimseler gelirdi yanına.
Fakat hiç iltifat etmezdi.
Bazen da günahkârlar gelirdi.
Onlara iltifat eder, yakınlık gösterirdi.
Neden mi?
Çünkü birincilerin kalblerinde, gurur, kibir görür, sıkılırdı onlardan.
Ama ikincilerin kalbinde kırıklık, pişmanlık görürdü.
Bunların bu pişmanlığı, öbürlerinin ibadetlerinden dolayı gururundan daha iyi gelirdi Ona.
Olgunluğun işareti
Talebeden biri, sohbete gelmez oldu bir zaman.
O genci yolda görünce;
- Derse niçin gelmiyorsun? diye sordu.
Genç talebe;
- Efendim, yeteri kadar yetiştim. Onun için gelmiyorum, dedi.
Mübarek zat gülümsedi:
- Bu yolda yetiştiğini sanmak, yetişmediğinin işaretidir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Olgunlaşmadığını zannetmek de, olgunluk alametidir.
Talebe özür diledi.
Ve yine devam etti derslere.
|