Muhammed Bakır hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir grup kimse ile Medine’ye giderlerken yolda iki kişi ile karşılaştılar.
Hazret-i İmam onları görünce;
- Bunlar hırsız buyurdu. Hemen yakalayın!
Buyurduğu gibi yaptılar.
Sonra büyük Veli;
- Şu dağda bir mağara var, buyurdu. Çaldıkları şeyleri, oraya koymuşlardır.
Ve emretti birine:
- Sen git o mağaraya. Orada iki bavul dolusu eşya olacak. Onları buraya getir!
O kişi koştu o mağaraya.
Gerçekten iki bavul vardı.
Onları alıp geldi.
Sonra Medine’ye vardılar.
Asıl hırsız bunlar!
Ve öğrendiler ki az önce bir hırsızlık hadisesi olmuş.
Malı çalınan kişi kadıya müracaat edip, şüphelendiği iki kişinin isimlerini vermiş.
İşte tam o sırada, Muhammed Bakır hazretleri “rahmetullahi aleyh” kadının yanına gidip;
- Bunlar hırsız değil, buyurdu.
Ve yakaladıkları kimseleri gösterip;
- İşte asıl hırsız bunlar, çaldıkları eşyalar da şu bavullarda, buyurdu.
Malı çalınan adam, bavulları görünce;
- Evet, bu bavullar benim, dedi.
Hırsızlar da itiraf ettiler suçlarını.
O gün cezaları verildi.
Hırsızlardan biri, bu olanları düşünerek tövbe etti.
Halis bir mümin oldu.
Zaman zaman;
- Ben, Resulullahın “aleyhisselam” torununun eliyle hidayete kavuştum, der ve hamd ederdi.
İkibin altının var
Hazret-i İmam, o iki bavulun sahibine de;
- Bu bavullarda ikibin altın var, buyurdu. Bunların bin altını sana ait, bin altını ise filan kişinin.
Meğer hıristiyanmış o adam.
Çok duygulandı.
Ve kelime-i şehadeti getirip imanla şereflendi.
|