İbni Kavvam hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir talebesi anlatıyor:
Bir gün, hocam ve birkaç sevdiğiyle birlikte bir yerde oturuyorduk.
Bir ara bana dönüp;
- Merrakeş şehri nerededir? diye sordu.
Cevaben;
- O şehir, batıda bir yerdedir, diye arzettim.
- Peki, buyurdu.
Biraz sonda da;
- Bağdat şehri nerededir? diye sordu.
- O da şarkta, yani doğuda bulunuyor dedim.
- Peki evladım, dedi.
Fakat bunları niçin sormuştu?
Hepimiz merak etmiştik.
Niçin sordunuz demeye de cesaretimiz yoktu.
Merak ettiğimizi anlayıp açıkladı.
Başını kaldırıp;
- Şu anda, Rabbim bana öyle bir makam verdi ki, Merrakeş’e, (Bağdat’ın yerine git!) desem, gider. Bağdat’a da; (Sen de Merrakeş’in yerine git!) desem, o da gider, buyurdu.
Mim’li konuşmayın!
Bir gün, talebesiyle sohbet ederken;
- Mim'li konuşmak nefsanidir, buyurdu.
Ve izah etti:
- Yani hiçbir hususta Ben yaptı(m), ben etti(m) demeyin. Hatta dine hizmet etseniz bile. Çünkü cenâb-ı Hak, kendi dinini kendisi yayıyor. Sizi de bu şerefli hizmete vesile kılmış. Bu hizmetle şerefleniyorsunuz.
Ve ekledi:
- Bunun için çok sevinip şükredin ki, elinizden çıkmasın. Zira bu, herkese nasib olmayan bir nimettir.
|