Ebu Midyen Mağribi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Endülüs’te doğdu, Fas’ta yaşadı.
Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin hocasıdır.
İnce, kibar ve zarifti.
Çok da mütevazıydı.
Âlimler, önünde edeble oturur, nasihatlarından istifade ederlerdi.
İnsanlar, bereketlenmek için bu zata el sürmeyi büyük kâr bilirlerdi.
Bir gün;
- Efendim, insanlar size böyle yapınca, nefsinize hiç kibir gurur gelmiyor mu? diye sordular.
Cevabında;
- Asırlardır Peygamberler “aleyhimüsselam”, Veliler “rahmetullahi aleyhim”, Hacer-ül esved’e de böyle el sürerler, buyurdu. Bundan dolayı o taşa kibir gelir mi?
- Gelmez elbet efendim, dediler.
- Bize de gelmez, buyurdu.
Gemi hareket etmedi
Bir gün, deniz sahilinde duruyordu ki, bir düşman gemisi yanaştı sahile.
Gemi, Müslüman esirlerle doluydu.
İnip, bu büyük Veliyi de esir alarak yollarına devam etmek istediler.
Fakat o da ne?
Gemi yürümüyordu.
Ne yaptılarsa, yürümedi gemi.
Bir milim bile kımıldamadı yerinden.
Mıh gibi çakılmıştı sanki.
İşte o zaman anladılar hatalarını.
Bu Allah adamını serbest bırakıp devam etmek istediler yollarına.
Ancak büyük Veli kabul etmedi.
- Esirlerin tamamını serbest bırakmazsanız, ben de çıkmam gemiden, buyurdu.
Zâlimler çaresizdi.
Mecbur kaldılar dediğini yapmaya.
Müslüman esirler çıktılar gemiden.
En son Ebu Midyen hazretleri “rahmetullahi aleyh” çıktı.
Ve gemi başladı harekete.
|