İmam-ı Rabbani hazretlerinin “kuddise sirruh” bir talebesi şöyle anlatıyor:
Ben hocamı tanımadan önce bir mektup yazmıştım kendilerine.
O mektubumda;
“Eshab-ı kiram, Resulullahın “aleyhisselam” huzurunda bir an durmakla nasıl oluyor da en yüksek Evliyadan daha yüksek oluyor?” diye sormuştum.
Hazret-i İmam da bana cevap olarak;
- Bu sualin cevabı, mektupla, yazmakla anlaşılmaz. Bunu anlamak için beraber bulunarak, sohbet ve hizmet gerekir diye yazdı.
Bu cevabı alınca koştum Serhend şehrine.
Zira Serhend’de bulunuyordu kendisi
Gidip bir köşede oturdum dergahında.
Meğer iş sohbetteymiş
Daha ilk sohbetinde öyle haller oldu ki, senelerle çalışılsa zor ele geçerdi.
Kendi kendime;
“Bir Veli’nin sohbeti böyleyse, Resulullahın “aleyhisselam” sohbeti nasıldır kim bilir?” diye düşündüm.
Almıştım suâlimin cevabını.
Meğer asıl iş, sohbetteymiş.
O akşam, beni huzuruna çağırıp;
- Nasıl, aldın mı sualinin cevabını? diye sordu.
Hürmetle ellerine kapandım.
- Evet, çok iyi anladım efendim, dedim.
İmanla ölmek için
Bir gün, bu zata gelerek;
- Bir insanın imanlı ölüp ölmeyeceği hayatta iken belli olur mu efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Hayır. İman son nefeste belli olur, buyurdu. Bütün ömrü iman ile geçip de, son günlerinde küfre düşüp imansız ölen kimseler az değildir.
Ve ekledi:
- Bunun için her gün tövbe istiğfar etmeli, Yâ Rabbi, büluğum anından bu güne kadar, bilerek veya bilmeyerek, küfre sebep olan bir söz söyledim veya iş yaptımsa, tövbe ettim, pişman oldum. Beni affet! diye yalvarmalıdır.
|