İmam-ı Gazali hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” mübarek cesedini, vasiyeti üzerine şeyh Ebu Bekr-i Nessac koydu nurlu mezarına.
Kabirden çıktığında, yüzü, kül gibiydi.
Bu hâl, dikkatini çekti herkesin.
- Ne oldu? diye sordular hemen.
- Çok mübarek bir şey gördüm, dedi heyecanla.
- Hayırdır, ne gördün?
- Hazret-i İmam’ın cenazesini mezara koyar koymaz çok nurlu bir sağ el gördüm.
O esnada gaibten;
- İmamın elini, Seyyid-ül Enbiya'nın elinin üzerine koy! diye bir ses işittim.
Meğer gördüğüm el, Resulullahın “aleyhisselam” mübarek eliymiş.
Denileni yaptım.
Bunları anlatırken sesi titriyordu.
Haram, ateş gibidir
Büyük İmam, bir dersinde;
- Hiç kimsenin kalbini kırmayın, buyurdu. Kalb kırmak, haramdır çünkü.
Şöyle devam etti:
- Hatta küfürden sonra en büyük günah, kalb kırmaktır ki, helallık alınmazsa, cezası Cehennemde yanmaktır.
Ve ekledi:
- Büyüklerimiz; “Haram, ateş gibidir” buyuruyor.
Cehennemin bir kıvılcımı
Ve izah etti:
- Ateş deyip geçmeyin. Elinizi az sokun ateşe. O zaman anlarsınız ateşin ne olduğunu. Hem sonra Cehennem ateşi çok şiddetlidir. Dünya ateşi, hiç kalır yanında.
Ve misal verdi:
- Cehennemden dünyaya bir kıvılcım gelse, onun hararetinden bu dünya yanar, yok olur. Aklı olan, bile bile kendini ateşe atar mı hiç? Öyleyse kaçının her günahtan.
Şöyle bitirdi:
- Aklı olan, İslamiyet’e uyar. Böylece dünyada da rahat eder ahirette de.
|