İmam-ı Rabbani hazretleri “kuddise sirruh”, haksız yere hapsedilmişti.
Vezir, sevmezdi bu büyük Veli’yi.
Bu sebeple hassaten kardeşini gardiyan tayin edip;
- Şiddetli davran! diye de tembih etti.
O da bir hınçla başladı vazifesine.
Ama kerametlerini görünce, iman ederek, talebesi olmakla şereflendi.
Kalede hapis olan binlerce Hindu da Onun sohbetini dinleyerek, hep imanla şereflendiler.
Sultan da pişman oldu
Hatta bir çokları da âlim ve Veli oldular Hazret-i İmamın sayesinde.
Sultan da sonradan pişman oldu.
Ve hapisten çıkarıp, ihsanlara boğdu Hazret-i İmamı.
Hatta sadık bir talebesi olarak hürmetle uğurladı Onu memleketine.
Hazret-i İmamın üç senesi geçmişti bu hapishanede.
Ama binlerce kat yükseldi mertebesi.
Yakınlarına, zaman zaman;
- Yetiştiğim makamlar ötesindeki makamlara, bu sayede kavuştum. Zira çok yüksek derecelere kavuşmak, sıkıntı çekmedikçe mümkün olmaz, buyururdu.
En büyük nimet
Bir gün, bazı tanıdıkları;
- İnsan için en büyük nimet nedir efendim? diye sordular Hazret-i İmama.
Cevaben;
- En büyük nimet, Allah dostlarını tanımak ve sevmektir, buyurdu.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü dinini doğru öğrenebilmek, ancak Allah dostlarının sohbetiyle, yahut onların kitaplarını okumakla mümkündür, buyurdu.
İki şeye ağlanır
Bir gün de sevdiklerine;
- İki şey vardır ki, insan, gözünden yaş yerine kan çıkıncaya kadar ağlasa, o iki şeyin şükrünün onda birini ödeyemez, buyurdu.
- Onlar nedir efendim? dediler.
- Biri gençliğinin gitmesi, öbürü sevdiklerinden ayrılmasıdır.
|