Ebül Hasen-i Şazili hazretleri “rahmetullahi aleyh” anlatıyor:
Evde, yalnız başıma oturuyordum.
O ara kendi kendime;
“Allahü teâlânın nimetleri çok, saymakla bitmez, acaba bunlara şükredebilmek için ne yapmalıyım?” diye düşündüm.
İlham geldi;
- Şükredici kul olmak istiyorsan, dünyada senin sahip olduğun nimete sahip olan bir başkasının olmadığını kabul et!
Bunun üzerine şaşırdım;
- Acaba bu nasıl olur, bu kuldan kat kat fazla nimet verilen kullar var. Mesela Peygamberler “aleyhimüsselam”, âlimler ve sultanlar, benden büyük nimete sahipler, diye düşündüm.
Tekrar ilham olundu ki:
- Peygamberler “aleyhimüsselam” olmasaydı, sen kendi aklınla hidayete kavuşabilir miydin? Ehl-i sünnet âlimleri olmasaydı, sen, doğru imanla şereflenebilir miydin? O âlimler sayesinde doğru imanı öğrendin. Öyleyse onların nimeti de, senindir.
Ses şöyle devam etti:
- Yine sultanlar olmasaydı, sen evinde rahat oturup, rahat uyuyabilir miydin? Onlar da senin için gönderildi. Şükredebilmek için böyle düşün ey Ebül Hasen!
Ayıp araştırmayın!
Bir gün de sohbetinde;
- Kimsenin ayıbını araştırmayın, buyurdu. Kendi ayıp ve kusurunu görebilen, başkalarının kusurunu görmeye vakit bulamaz.
Ve ilave etti:
- Bir Müslümanın ayıbını örtmek, ona, atlastan elbiseler giydirmekten daha hayırlıdır.
Gerçek tövbe edilirse...
Bir gün de;
- Efendim, Allahü teâlânın sevgisini kazanmamız için bize ne tavsiye edersiniz? diye sordular.
Cevaben;
- Günah işleyip de tövbe eden kimse, bir daha o günahı işlemezse, Allahü teâlâ o kulu “Sevgili” ilan eder, buyurdu.
|