Ebül Fadl-ı Serahsi, devrinin bir tekidir.
Ebu Nasr-ı Serrac’ın en baş talebesidir.
İbadeti çok olup, meşhurdu kerameti.
Pek çoktu insanlara tasarrufu, himmeti.
Talebesi idi ki Ebu Said Ebül Hayr,
Dostları, kendisine bir gün şöyle sordular:
(Efendim, merak ettik, acep zat-ı aliniz,
Bu yüksek mertebeye, ne ile yükseldiniz?)
Buyurdu: (Bir derenin kenarında yürürken,
Hocam Ebül Fadl dahi yürürdü su üstünden.
Şefkatli nazarını, çevirdi benden yana.
İşte ne oldu ise, o anda oldu bana.)
Ebül Fadl’ın, herkese çok idi yardımları.
Ölünce kesilmedi, feyizleri, nurları.
Sıkıntıya sabreder, etmezdi hiç şikayet.
Duası kabul olur, katiyen olmazdı ret.
Kendini sevenlerden anlatır ki bir hacı:
Evimizin önünde, vardı bir dut ağacı.
Dut yaprağı toplardım her gün umumiyetle.
Bir gün, yine ağaca çıkmıştım bu niyetle.
Ebül Feth-i Serahsi, oradan geçiyordu.
Bu ağacın altına gelince, biraz durdu.
Etrafta kimse yoktu, görmüyordu hem beni.
Şöyle dua eyledi kaldırıp ellerini:
(Ya Rabbi, ihtiyacım vardır biraz akçeye.
Bunu da, senden gayri söyleyemem kimseye.)
O an şahit oldum ki, dut ağacı, tamamen,
Saf altın oluverdi, çok şaşırdım buna ben.
Dedi ki: (Ya ilahi, ne kerem sahibisin.
Az bir şey isteyene, fazla fazla verirsin.)
O ayrıldıktan sonra, baktım ki ağaç yine,
Az önce altın iken, döndü eski haline.
Bir günkü sohbetinde buyurdu: Ey insanlar!
Gaflete gelmeyin ki, ahirette hesap var.
Yani günah olarak ne yaptıysak bu günde,
Orada hesabı var, yarın Mizan önünde.
Ey insanlar, bilhassa kaçının kul hakkından.
Mahşerde zor kalkılır, zira bu yük altından.
En iyisi, dünyada hemen helallaşmaktır.
Ahirete gidince, artık uğraşmamaktır.
Eğer ki ahirete kalırsa bir hakkınız,
Hakkınız ne kadarsa, o kadar alırsınız.
Helal etmiş iseniz dünyada onu fakat,
Bin katı alırsınız ahirette mükafat.
Ters dahi dönebilir hesaplar ahirette.
O zaman borçlu çıkıp, kalırsınız hayrette.
Nice alacaklılar vardır ki zira o gün,
Borçlu hale düşer de, helak olur büsbütün.
Hiç üzülmemek için yarın mahşer gününde,
Hiç kimseye, bir zarar vermemeli bu günde.
|