Talebesinden biri anlatır ki şöylece:
Bir arkadaşım ile buluşarak bir gece,
İçinde afyon olan bir yemek hazırladık.
Sonra, üstadımızın huzurlarına vardık.
Namazdan sonra gidip, o hazır ettiğimiz,
Afyonlu yiyecekten yemekti niyetimiz.
Namaz bitti nihayet, biz çıkmak üzereyken,
Hocamız, huzuruna çağırdı bizi hemen.
Cennet nimetlerinden bahsederek bahusus,
Buyurdu: (O nimetler, çok lezzetli ve sonsuz.
Helal yiyeceklerde vardır lezzet, faide.
O afyonlu yemeği, yemeyin gidip evde.)
Biz bunu işitince, mahcub olduk, utandık.
Hocamızı daha çok sevip, sıkı bağlandık.
Bir başka talebesi anlatır ki şöylece:
Biraz para ayırıp, düşündüm ki bir gece:
Götürüp, üstadıma vereyim bu parayı.
Dağıtıp sevindirsin fakir ve fukarayı.
Lakin kabul etmeyip, buyurdular ki bana:
(Verme, sende kalsın ki, lazım olur bu sana.)
Tam o gece, rüyada hocamı gördüm aynen.
Bana burdular ki: (Çok hasta şimdi annen.
Hemen kalk, çabuk git ki annenin hanesine,
Yetişesin acilen onun son nefesine.)
Uyanıp gittiğimde, gördüm ki hakikaten,
En son nefeslerini veriyor evde annem.
Kelime-i tevhidi telkin ettim kendine.
Kullandım parayı da, teçhiz ile defnine.
Bir talebesi dahi, İmam hapiste iken,
Bir büyücü kişiyle karşılaştı aniden.
O büyücü dedi ki: (Ben, bazı kelimeler,
Bilirim ki, onları öğrenip biri eğer,
Düşmanının üstüne okursa her ne zaman,
Bunların tesiriyle, helak olur o düşman.)
O talebe, o zaman düşündü ki bir miktar:
Hocamı, haksız yere hapsetti o hükümdar.
Ben de, ona bunları okuyup yarın hemen,
Üstadımın öcünü alayım o zalimden.
Lakin gece, rüyada, üstadı onu görüp,
Böyle düşündüğüne eyledi çok taaccüp,
Parmağını ısırıp, buyurdu ki: (Çok hayret.
Dostlarım, böyle şeye ederler mi hiç cüret?
Onu sakın yapma ki, dinen haram ve yasak.
Sen, tavan arasından, o kağıdı al da yak.
Zira o, bir sihirdir, yakışmaz bize asla.
Sen bize ve sultana dua eyle ihlasla.)
Uyanıp, o kağıdı alıp yaktı oradan.
Ve asla unutmadı ikisini duadan.
|