Muhammed Sadık var ki, alim ve evliyadır.
İmam-ı Rabbaninin hem de evladındandır.
Bu zat buyuruyor ki: (Çok acizdir şu insan.
Buna rağmen Allah’a, o eder en çok isyan.
Öyle zelil olur ki o bu isyanlarıyle,
Ondan nefret ederler hatta şeytanlar bile.
Hayret ki, Rabbi ona ettikçe bol bol ihsan,
O, bunlara karşılık eder hep günah, isyan.
Halbuki olmasaydı Rabbin ona ihsanı,
Kim koruyabilirdi her şerden o insanı?
Kendisini yaratan, her an varlıkta tutan,
Odur hem kendisini koruyan her korkudan.
Beşikten tâ mezara, rızkını verir de hep,
O, yine Sahibine isyan eder ruz-ü şeb.
Lakin tövbe edip de, ibadet etse eğer,
Öyle aziz olur ki, gıbta eder melekler.
Kardeşlerim, şudur ki akılsız, ahmak insan,
Kendi Yaradanına eder hep günah, isyan.
Buna rağmen görmeyip, kendi günahlarını,
Araştırır daima başkasının aybını.)
Allah adamlarından olan bu evliya zat,
Genç bir talebesine şöyle etti nasihat:
(Ey oğlum, nasihatim şudur ki sana şu an:
Allah korkusu ile yaşıyasın her zaman.
Çünkü her iyiliğin ve her hayrın kaynağı,
Allah korkusu ile yaşamaktır devamlı.
Onun emrine uyup, sakın ki haramlardan,
Sana, muvaffakıyet nasib etsin Yaradan.
Seni, nerede olsan, Allah görür elbette.
Öyleyse hiç bulunma günah bir harekette.
Kimin zerre miktarı kalbinde varsa iman,
Kurtulur ahirette Cehennem azabından.
O gün kâfirler ise, güruh güruh, peş peşe,
Yüz üstü sürüklenip, atılırlar ateşe.
Kan gelinceye kadar onlar iki gözünden,
Ağlayıp yaş dökerler küfürleri yüzünden.
(Vay halimize!) deyip, ederler feryat, figan.
Lakin bu feryatların faydası olmaz o an.
Kalblerin titrediği çok korkunç yerdir o yer.
Geçmez o gün katiyen özür ve bahaneler.
Allah’ın huzurunda, o gün bütün ins ve cin,
Amel defterleriyle toplanır hesab için.
Kim Allah’tan korkmayıp, yapmışsa günah, isyan,
Öyle pişman olur ki, anlatamaz hiç lisan.
O gün cümle insanlar, korku, endişededir.
Anne kaçar evlattan, herkes can derdindedir.
Günah ağır basarsa, olur büyük pişmanlık.
Lakin olan olmuştur, çaresi yoktur artık.)
|