Safiye hatun var ki, hanım sahabilerden,
Gazaların hepsine katıldı hemen hemen.
Bu hatun, halasıdır hazret-i Peygamberin.
Annesidir hem dahi Sahabeden Zübeyr’in.
Oğlu ile birlikte, imana geldi bir gün.
Hicret etti sonra da, emri ile Resulün.
İmanları kuvvetli olmuştu evladiyle.
Hizmet etti İslam’a, hem de kadın haliyle.
Bir gün Ebu Leheb'in, çıkarak karşısına,
Dedi ki: (Ey kardeşim, yakışır mı bu sana?
Muhammed-ül emine hor, hakir bakıyorsun.
Onun nübüvvetine niçin inanmıyorsun?
Vallahi hep âlimler diyorlar ki şimdiden,
Bir Peygamber gelecek bugünlerde Kureyş’ten.
O Nebi işte budur, gel, eyleme itiraz.
İman eyle sen dahi, var ise aklın biraz.)
Hazret-i Safiyye’nin davetine karşılık,
Yine iman etmeyip, küfürde kaldı artık.
Resulün validesi Âmine Hatun ile,
Safiyye’nin annesi, kardeşti birbiriyle.
Yani Safiyye Hatun hem baba, hem anneden,
Akraba oluyordu Peygambere önceden.
Hatun iken, cenklere katılırdı yine de.
Ve lakin Uhud günü kalmıştı Medine’de.
Hassan ibni Sabit’in köşkünde bulunurken,
Sokulmak istediler yahudiler gizliden.
Hatta köşkün dibine, göndererek birini,
Dinlemek istediler, ne olup bittiğini.
Safiyye, onu görüp, pencereyi açmadan,
Seslendi ki: (Ey Hassan, öldür şunu kaçmadan!)
Lakin o, sakat idi, özürlüydü bacağı.
Kendisi, bir kalası kapıp indi aşağı.
Yahudinin başına indirdi birdenbire.
Müşrik, ölü olarak devrildi hemen yere.
Sonra da, kılıcını asarak omuzuna,
Cenk etmek maksadıyla, düştü Uhud yoluna.
O sırada Uhud’da karışmıştı cenk yeri.
Sahabe, şaşkınlıktan çekildiler az geri.
İşte Safiyye Hatun yetişti tam o ara.
Kılıcını sıyırıp, hücum etti küffâra.
Bir yandan da eshaba cesaret veriyordu.
(Ey müminler toplanın, dağılmayın!) diyordu.
Peygamber efendimiz, çağırarak Zübeyr’i,
Buyurdu ki: (Annene söyle de, çıksın geri.
Zira vakıf olursa Hamza’ya yapılana,
Dayanamaz, kederden halel gelir aklına.)
Onun bu şecaati, destan oldu dillere.
Bu güzel halleriyle, taht kurdu gönüllere.
Yetmişüç yaşındayken vefat etti mübarek.
Hayatı, nesillere oldu güzel bir örnek.
|