İslam’a davet için o Server-i kâinat,
Busra’nın hakimine bir mektup yazdı bizzat.
Haris adlı sahabi, Resulün mektubunu,
Alarak, süratlice tuttu Busra yolunu.
Mute’ye vardığında ve lakin bu bahtiyar,
Hıristiyan askerler, onu tutukladılar.
Şurahbil bin Amr idi, o zaman Şam valisi.
Alçakça şehid etti o, hazret-i Haris’i.
Çok üzüldü o Server bunu duyduğu vakit.
Emir verip, topladı derhal üçbin mücahid.
Buyurdu ki: (Allah’ın izniyle yol alınız.
Zeyd ibni Harise’dir sizin kumandanınız.
Eğer harp esnasında Zeyd şehid olur ise,
Cafer bin ebi Talip kumandan olsun size.
O da şehid olursa harp meydanında eğer,
Abdullah bin Revaha emir olsun bu sefer.)
İsimleri sayılan bu şahısların, artık,
Şehid olacakları anlaşıldı apaçık.
Hakikaten adları geçen bu sahabiler,
Üçü de, şehid oldu bu harpte birer birer.
Hatta bu mücahidler savaşırken Mute’de,
Peygamber Efendimiz, o anda Medine’de,
Mescid-i şerifinde oturuyordu o gün.
Üzüntülü olduğu, belli idi büsbütün.
Hiçbir şey konuşmuyor, hep sükut ediyordu.
Mübarek gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Eshabdan bir tanesi, dedi: (Ya Resulallah!
Canımız, her şeyimiz fedadır sana vallah.
Bu gün çok üzgünsünüz, acaba sebep nedir?
Size bakıp, biz dahi oluruz müteessir.)
Buyurdu ki: (Mute’de, bizim üçbin mücahid,
Düşmanla çok şiddetli savaşıyor şu vakit.
Kaldırdı Hak teâlâ gözümdeki perdeyi.
Açıkça görüyorum şu an muharebeyi.
Önce Zeyd bin Harise sancağı aldı ele.
Lakin şehid edildi bir düşman mızrağıyle.
Cafer bin ebi Talip sancağı aldı ondan.
Düşmanın saflarına saldırdı hiç durmadan.
Bir elinde sancakla savaşırken öylece,
Nihayet şehid oldu o dahi biraz önce.
Ondan sonra sancağı, İbni Revaha aldı.
Yalın kılıç düşmanın ortalarına daldı.
Çok kâfiri öldürüp, savaşırken pek şedit,
Bir düşman mızrağıyla, o dahi oldu şehid.
Vakta ki şehid oldu Abdullah bin Revaha,
İslam’ın sancağını, Halid aldı bu defa.)
Bunları anlatırken, o Server ağlıyordu.
Mübarek gözlerinden, gözyaşı akıyordu.
|