Peygamber efendimiz, Aliyyül Mürteza’ya,
Hususi nasihatler ederdi ekseriya.
Bir gün de buyurdu ki: Mirac gecesinde, ben,
Cennetin kapısında, bir yazı gördüm hemen.
Şöyle ki: (Kim nefsine, ederse muhalefet,
Ebediyen cennette olur o, yarın elbet.)
Buyurdu ki: (Ya Ali, Allahü teâlânın,
Rızası, rızasında olur anne babanın.
Ya Ali, misafire, komşuna ikram eyle.
Hele anne babana, olsalar kâfir bile.
Bir mücrim, günahkâr kul, felaketine sebep,
Olacak bir şey için, duada bulunsa hep,
Rabbimiz emreder ki bazı meleklerine:
(Bu kulun istediği, hemen gelsin yerine.
Derhal ifa edin ki onun her isteğini,
Duymak istemiyorum, zira onun sesini.)
Ya Ali, bir kulu da, severse cenâb-ı Hak,
Onun her muradını, vermez acil olarak.
O, ne kadar Rabbinden etse de onu talep,
Geciktirir Rabbimiz, onun duasını hep.
Melekler bunu görüp, arz eder ki hem dahi:
(Bu kulun duasını kabul et ya ilahi!)
Rabbimiz buyurur ki: (Bırakın onu bana.
Benden daha fazla mı, acırsınız siz ona?
Ben geciktiriyorum, onun bu duasını.
Zira çok seviyorum, bana yalvarmasını.)
Hak teâlâ bir kula, gadap ederse eğer,
O zaman o kimseye, haram mal nasib eder.
Faidesiz şeylerle, artık o meşgul olur.
Dalar gaflet içine, ahireti unutur.
Peygamber efendimiz, buyurdular ki yine:
Ya Ali, eğer bir kul, gelse ölüm haline,
A'zası, birbirine selam verir ve der ki:
(Ben öldüm, sen de şimdi ölürsün elbette ki.)
Hatta onun ak tüyü, der ki kara tüyüne:
(Ben öldüm, sen de elbet ölürsün birkaç güne.)
Ya Ali, her yeni gün, seslenir ki her daim:
(Ey insanoğlu, senin, her haline şahidim.)
O gündüzün peşinden, gelince de her gece,
O da, insanoğluna nida eder böylece.
Ya Ali, gün doğmadan ve fecir ağarmadan,
Tövbe eden kulunu, affeder Allah o an.
Yıldızlar sayısınca, olsa da günahları,
Yine de Hak teâlâ, af buyurur onları.
Ya Ali, bir insanda, en iyi aza, dildir.
Zira yarın cennete, onun ile girilir.
Yine en kötü aza, dilidir ki insanın,
Zira kul, cehenneme, onunla girer yarın.) |