Yaratmak dileyince Âdem’i Hak teâlâ,
Şöyle ferman buyurdu, yeryüzüne evvela:
(Ben, insan halk etmeyi diledim ki topraktan,
Bir kısmı muti olur, bazısı eder isyan.
İtaat edenlere, Cennet olur mükâfat.
Asiler, Cehennemde azaba düşer fakat.)
Yeryüzü, bunu duyup arz etti ki: (Ya Rabbi!
Bu, itaatkârlara büyük ihsan tabii.
Lakin isyan edenler, Cehennem ateşine,
Girerse, dayanamam azab çekmelerine.)
Emretti Hak teâlâ, Cebrail’e o zaman.
(Ya Cebrail, bir miktar toprak al getir Arz'dan.)
Cibril, yere inerek, alacaktı ki toprak,
Yeryüzü, feryat figan eyledi ağlıyarak.
Dedi ki: (Bugün benden, hiç toprak alma sakın.
İsyan edip, azaba düşerler sonra yarın.
Benim sebebim ile, girmesinler günaha.
Benden toprak almandan, sığınırım Allah’a.)
Cebrail, acıyarak bu feryadına Arz'ın,
Hemen döndü geriye, hiç toprak almaksızın.
Dedi ki: (Ya ilahi, her şey malum zatına.
Toprak almadığımdan, sığındım ben de sana.)
Hak teâlâ bu sefer, emretti Mikail’e.
O dahi yeryüzüne indi bu gaye ile.
O da, yerden bir miktar toprak alacağı an,
Yeryüzü, ona dahi eyledi feryat, figan.
O da toprak almadan, geriye döndü yine.
Aynı özrü, o dahi beyan etti Rabbine.
Bu sefer İsrafil’e verdi Allah bu emri.
O da, aynı sebepten eli boş döndü geri.
Emretti en sonunda, hazret-i Azrail’e.
O dahi yeryüzüne indi bu gaye ile.
Yeryüzü, ettiyse de Ona da öyle feryat,
Onun yalvarmasına, şöyle dedi o fakat:
(Allah’a sığınırsın, sen az toprak vermekten.
Ben dahi sığınırım, Ona karşı gelmekten.)
Ve sonra, her kıt'adan toprak alıp getirdi.
Taif-Mekke arası bir yere biriktirdi.
Yeryüzü, Azrail’e edince feryat, figan,
Ona, Hak teâlâdan geldi şöyle bir ferman:
(Ey Arz, sakın üzülme az toprak verdiğine.
İade edeceğim onu ben sana yine.
Şu cansız, siyah renkli toprağını alırım.
Beyaz tenli, ay yüzlü insanlar yaratırım.
Onlar, senin üstünde yaşarlar belli müddet.
Ölüp, tekrar içine girerler en nihayet.)
Azrail'in aldığı topraklar, o mahalde,
Kırk arşınlık bir yığın olup kaldı bu halde.
Bu topraklar, dünyanın türlü noktalarından,
Alınıp, bir araya gelmiş olduklarından,
İnsanlar da, dünyada, çeşitli renklerdedir.
Hem dahi türlü türlü huy ve tabiattedir.
Bu toprak yığınının üstüne, cenâb-ı Hak,
Kırk gün yağmur yağdırdı, aralıksız olarak.
Yağdı Gam denizinden, otuz dokuz gün gece.
Ferahlık denizinden, bir gün yağdı sadece.
Bunun için insanın kederi, sevincinden,
Fazla olur daima, sual yok hikmetinden.
|