Halilullah, daima kötüleyip putları,
İmana çağırırdı, gece gün insanları.
Vahyetti Hak teâlâ, kendisine nihayet:
(Halkı, açık olarak dinine eyle davet.)
Hazret-i İbrahim'in, şöyle geldi kalbine:
Dinimi, toplulukta tebliğ etsem kavmime.
Bayramları var idi o kavmin senede bir.
Toplanırdı bir yere, kadın erkek, genç ve pir.
O belli gün gelince, herkes gitti o yere.
Âzer ona dedi ki: (Sen de gel bizim ile.)
Biraz gittikten sonra, (Ben hastayım) diyerek,
Geri döndü, gitmedi, şehirde o kaldı tek.
Kapı anahtarını, Âzer'den aldı önce.
Doğruca puthaneye gelip girdi hemence.
Gördü ki, büyük küçük, dizilmiş bütün putlar.
Herbirinin önünde, türlü türlü yemek var.
Bereketlensin diye, koymuşlardı onları.
Zira putperestlerin, böyleydi inançları.
İbrahim Halilullah, sesini yükselterek,
Bağırdı o putlara, istihza eyliyerek:
(Önünüzde yemek var, niçin yemiyorsunuz?
Sizlere ne oldu ki, hiç konuşmuyorsunuz?)
Sonra da balta ile, herbirine vurarak,
Kırdı bütün bunları, biri hariç olarak.
Bilerek dokunmadı, en büyük olanına.
Sonra da baltasını, astı onun boynuna.
Halilullah, kapıyı kitleyip çıktı hemen.
Akşamleyin kâfirler, döndü bayram yerinden.
Putlarının halini görüp fena oldular.
Dediler: (Yapsa yapsa, İbrahim bunu yapar.
Zira o, devam üzre, kötülerdi putları.
Şehirde tek kalınca, o kırmıştır bunları.)
Hemen haber verdiler, Nemrud'a bunu ilkin.
O dedi: (Öyle ise, onu bana getirin!)
İbrahim Halilullah, girdi onun yanına.
Lakin secde etmedi, âdetin hilafına.
Kızdı o, (Niçin bana, secde etmedin?) diye.
Buyurdu: (Secde etmem, ben Rabbimden gayriye.)
Sordu Nemrut bu defa, daha gadaplanarak:
(Kim kırdı bu putları, balta ile vurarak?)
Buyurdu ki: (Kırmıştır, belki en büyükleri.
Sorun küçüklerine, söylesin kendileri.)
Nemrut ona dedi ki: (Bilirsin ki bu putlar,
Konuşmaktan acizdir, cansızdır sonra bunlar.)
Buyurdu ki: (Öyleyse, söze kadir olmayan,
Kendilerine dahi faydası dokunmayan,
Bu putları, ne için ilah tanıyorsunuz?
Sizden aciz şeylere, niçin tapıyorsunuz?)
Müşrikler bu sözlere cevap veremediler.
Utanıp, başlarını aşağı indirdiler.
Lakin inatlarından, vazgeçmediler yine.
Nemrut dedi: (Kapatın, onu zindan içine.)
Sonra, adamlarıyle istişare ederek,
Sordu ki: (İbrahim'e, nasıl bir ceza versek?)
Oturup, uzun boylu müşavere ettiler.
En nihayet “Yakalım” diye karar verdiler.
|