İbrahim Halilullah, Nemrud'un ateşinde,
Yanmayınca, kâfirler kaldı hayret içinde.
Bir kaç kişi, insafa gelip iman ettiler.
Lakin büyük çoğunluk, imana gelmediler.
Üstelik, müminlere eziyyet ederlerdi.
Onlar tahammül edip, yine sabrederlerdi.
İbrahim Halilullah, yaptı son ikazını.
Sonra o kâfirlerden, kesti alakasını.
Hak teâlâ, hicreti emreyledi bu sefer.
Onlar dahi Babil’den, Şam’a hicret ettiler.
Onlar hicret edince, putperest kavme dahi,
Geldi sivrisinekle, bir azab-ı ilahi.
Gök yüzünü kaplıyan bir grup sivrisinek,
Helak etti onları, kanlarını emerek.
Bir sinek de, Nemrud'a gelip oldu musallat.
Bırakmadı peşini, vermedi asla rahat.
Ne tarafa kaçsaydı, geliyordu peşinden.
Asla kurtulamadı bu sineğin şerrinden.
Pek çok istediyse de, bu sineği öldürmek,
Muvaffak olamadı, galip geldi o sinek.
İlahlık davasına kalkışan o nasibsiz,
Bir sinek karşısında, tamamen kaldı aciz.
Ondan kurtulmak için, çareler arar iken,
Sivrisinek, burnundan içeri girdi birden.
Tâ ki beynine kadar, ilerleyip giderek,
Rahatsız etti onu, az hareket ederek.
Sinek, kurcaladıkça o ahmağın beynini,
Çok büyük acı duyup, kaybederdi kendini.
Başına, tokmak ile vurdurdu en nihayet.
Zira tokmak vurunca, duruyordu bir müddet.
Lakin vurma durunca, yine kımıldıyordu.
O da, hemen başına, tokmak vurduruyordu.
Hususi bir tokmakçı tayin etti kendine.
Onun işi, tokmakla vurmak idi beynine.
O iyi vuramazsa, hemen değiştirirdi.
Yerine, daha iyi vuranı getirirdi.
Ve artık Nemrut için, en iyi, makbul insan,
Ona tokmak vurandı, bıkmadan, usanmadan.
Çünkü o, beynindeki küçük sivrisineğin,
Cefasından kurtulmak isterdi, bir an için.
Bu hal, uzun bir süre devam etti ve fakat,
Vuran tokmakçılarda, kalmadı güç ve takat.
Artık usanmışlardı, onlar da vura vura.
Çünkü vurmak lazımdı, vermeden asla ara.
Nihayet bir tanesi, bundan çok usanarak,
Parçaladı beynini, çok kuvvetli vurarak.
Böylece sona erdi, dünyadaki hayatı.
Onu, kurtaramadı mülkü ve saltanatı.
İnsanları, kendine taptırıp senelerce,
Cehennem azabına yakalandı böylece.
Ne kendi etti rahat, ne alem buldu huzur.
Geçip gitti dünyadan, dayansın ehl-i kubur.
|