Yusuf aleyhisselam, o kuyuya düştü ve,
Hemen Hak teâlâyı başladı zikretmeye.
Onun zikrettiğini işitince melekler,
Çevresinde toplanıp, ona eşlik ettiler.
Sonra ilham geldi ki Hak teâlâ katından:
(Yakında kurtulursun elbet bu sıkıntıdan.
İlerde, hem büyük bir mevkiye geleceksin.
Ve bu yaptıklarını onlara diyeceksin.)
Velhasıl kardeşleri, Yusuf'un gömleğini,
Bir hayvanın kanıyla bulayıp her yerini,
Ve o kanlı gömleği ellerine alarak,
Döndüler akşam eve, yalandan ağlayarak.
Yakub aleyhisselam, ağlama seslerini,
İşitip, sordu hemen onlara sebebini.
Dediler: (Ey babamız, kır yerine ulaştık.
Ve kendi aramızda, yarış için anlaştık.
Dağıldık bunun için hepimiz kır yerine.
Yusuf'u, bekçi koyduk eşyamız üzerine.
Biz bu yarış işiyle meşgul idik ki, o an,
Kurt gelip yemiş onu, gafil iken biz ondan.
Biz doğru söyleyici olsak da halisane,
İyi biliyoruz ki, inanmazsın sen yine.
Lakin inanmıyorsan, işte kanlı gömleği.
Zira biz bilemeyiz hiç yalan söylemeyi.)
Yakub aleyhisselam, babalık şefkatiyle,
Yusuf'unu düşünüp, ağladı göz yaşiyle.
Buyurdu ki: (Siz bana nasıl söz vermiştiniz?
Hayır, fena aldatmış sizi nefisleriniz.
Sizin bu yaptığınız, hiç de gerçek değildir.
Ve lakin bana düşen, yine sabr-ı cemildir.)
Yusuf'un gömleğini sürdü yüz ve gözüne.
Lakin hiç rastlamadı onda yırtık izine.
Buyurdu: (Vallahi o, ne şefkatli kurt imiş.
Yusuf'uma şefkati, sizlerden ziyadeymiş.
Görmedim bu kurt gibi merhametli birini.
Yusuf'umu yemiş de, yırtmamış gömleğini.)
O kuyunun içinde, geçince az bir zaman,
Hemen yakın bir yerde, konakladı bir kervan.
Kervanbaşı, su için gönderdi sakasını.
O da gelip, kuyuya sarkıttı kovasını.
Yusuf aleyhisselam sarılıp o kovaya,
Kova ile birlikte, yükseldi yukarıya.
Saka onu görünce, duydu büyük heyecan.
Sevinçle bağırdı ki: (Müjde, işte bir civan!)
Biraderi Yehuda var idi ki Yusuf'ün,
Yemek getiriyordu kuyuda ona her gün.
Lakin o gün gelince, Yusuf'u göremedi.
Koşup, kardeşlerine durumu haber verdi.
Kardeşleri bu hali öğrenip Yehuda'dan,
Koşarak, o kervana yetiştiler arkadan.
Bir heyecan içinde dediler ki onlara:
(Bu, bizim kölemizdi, kaçmış tâ buralara.
İsterseniz satarız size biz bu köleyi.
Ucuzdur, hemen alıp terk edin bu ülkeyi.)
|