Musa Peygamberin de vardı bir kız kardeşi.
Memurları görünce, ürperdi hemen içi.
Koşarak, annesine korkuyla verdi haber:
(Anneciğim, Fir’avnın adamları geldiler.)
Şaşırdı annesi de neye uğradığını.
Gitti aklı başından, bilmedi n'aptığını.
Bebeği, bir hırkaya sararak can havliyle,
Koyuverdi tandırın dibine o haliyle.
Tandır ise, bir hayli kızmış idi ateşten.
Lakin düşünemedi bunu o telaşeden.
Fir'avnın adamları girdiler içeriye,
Didik didik ettiler bir bebek var mı diye.
Her yeri aradılar, tandırın içi hariç.
Onu açıp bakmaya lüzum görmediler hiç.
Çünkü kızgın olduğu, belli idi haliyle.
Oraya çocuk koymak, gelmezdi akla bile.
Koymuştu zaten o da, bir şey düşünemeden.
Yoktu aklı başında, korku ve endişeden.
Belli de olmuyordu doğum yapmış bir hali.
Fir’avnın adamları şaşırdılar bir hayli.
Dediler: (Biraz önce, bu evden çıktı ebe.
Muhakkak doğum yaptın, söyle, bebek nerede?)
Dedi: (O gördüğünüz, ebe idi ve lakin,
Ziyarete gelmişti, gelmedi doğum için.)
Bu cevabı alınca, hep gittiler geriye.
Lakin o, çok korkmuştu onu bulurlar diye.
O dehşeti, üstünden kolay atamamıştı.
Bir müddet kendisini toparlayamamıştı.
Ne zaman ki bir ara gelince kendisine,
(Çocuk nerede?) diye sordu kerimesine.
Hadisenin şokundan, o anda çocuğunu,
Hiç hatırlayamadı nereye koyduğunu.
Kız dedi: (Anneciğim, bilmem ki nerde çocuk?
Memurlar geldiğinde, sendeydi, düşün çabuk.)
Onlar, onu aramak telaşesinde iken,
Bir ağlama sesleri geldi tandır içinden.
Bu, hazret-i Musa’nın ağlama sesleriydi.
Sanki, (Ben buradayım) diye haber verirdi.
Can havliyle seğirtip, tandırdan aldı onu.
Bağrına bastı hemen bu göz nuru oğlunu.
Sıcak tandır içinde, görmemişti bir zarar.
Allah, onu ateşten korumuştu aşikâr.
Nasıl Halilullahı yakmadıysa ateşte,
Yakmadı onu dahi tandırda böyle işte.
İlk tehlike, böylece atlatılmıştı, fakat,
Mübarek validesi değildi henüz rahat.
Fir’avnın casusları, bunu öğrenirlerdi.
Bu yüzden yine korku, endişe içindeydi.
Ve lakin Hak teâlâ, ilham etti ki ona:
(Bir zarar gelmeyecek, kâfirlerden oğluna.
Eğer öğrenirlerse bir zaman onlar bunu,
Bir sandığın içinde, Nil’e bırak oğlunu.
Korkma, geri veririz biz onu sana yine.
Ve Peygamber eyleriz hem de Mısır iline.)
Hak teâlâ, kalbine verince bu ilhamı,
Kalmadı bu hususta endişesi, evhamı.
Oğlunu Nil nehrine bırakmak istiyordu.
Ve lakin bu iş için sandık gerekiyordu.
|