Ana Sayfa >  Peygamberler > Musa aleyhisselam > Heyecanlı imtihan
Yazıcı   Yazı boyutunu     

Heyecanlı imtihan

Firavun, kucağına oturttu onu, fakat,
O, onun sakalını çekip vurdu bir tokat.

Bu hareket, fazlaca kızdırdı Firavun’u.
İçinden, emir verip öldürtmek geldi onu.

Çocuk ise, eline kamçı alıp bir yerden,
Yaklaşıp, Firavun’un başına vurdu birden.

Firavun daha kızıp, yorumladı kötüye,
Düşündü, aradığım düşmanım budur diye.

Hemen cellatlarına gönderdi ki bir haber,
Derhal gelip, çocuğu orada öldüreler.

Ve lakin bu haberi duyar duymaz Asiye,
Koşup, çalıştı onu bundan vazgeçirmeye.

Dedi ki: (O, çocuktur, bilmeden yaptı bunu.
Bilemez yaptığının uygunsuz olduğunu.)

Lakin bu olanlara, çok kızmıştı Firavun.
Öldürtmek hususunda kararı tamdı onun.

Asiye hazretleri dedi ki: (Az dur hele.
İstersen deneyelim çocuğu bir şey ile.

Mesela bir yakutla, bir de ateş korunu,
Önüne bırakarak, takip edelim onu.

Bunlardan hangisine bakalım el uzatır?
Çocuk mudur, değil mi, o zaman belli olur.

Yakutu almak için uzanırsa o şayet,
Deriz, aklı eriyor, cezasını ver elbet.

Eğer ateş koruna uzatırsa elini,
Anlarız çocuk olup, aklı ermediğini.)

Bu imtihan şeklini kabul etti Firavun.
İkisini getirip, önüne koydu onun.

Çok heyecanlanmıştı Asiye de o ara.
Yakuta uzanırsa, ölecekti o zira.

Çocuk, yakuta doğru uzanıyordu ki tam,
Süratle indi gökten Cibril aleyhisselam.

Ve hazret-i Musa’nın elini tutup birden,
Ateş koruna doğru çevirdi onu hemen.

Musa aleyhisselam, bir kor aldı eline.
Götürüp koydu onu dilinin üzerine.

Hatta mübarek dili, bu kordan yandı biraz.
Bu yüzden, lisanında bir miktar kaldı araz.

Ve lakin Tur dağında, niyaz etti Rabbine.
Düzelip, çok fasih ve beliğ konuştu yine.

Asiye, Firavun’a dedi ki son olarak:
(Aklı ermediğini sen de gördün işte bak.

O, henüz bir çocuktur, bilmez ne yaptığını.
Anlamaz o bu yaşta zararını, kârını.

Öyleyse vazgeç artık, öldürmekten onu sen.
Bir günahsız masumu, ne çıkar öldürmekten.)

Bu hadiseyi görüp, vazgeçti Fir’avn dahi.
Hatta onu sevmeye başladı bizatihi.

Çünkü onda vardı ki bir melahat, güzellik,
Derhal aşık olurdu, kim görseydi onu ilk.

Büyüyüp erginleşti Fir’avnın sarayında.
Ne istese, önüne geliyordu anında.

Onun bineklerine binip dolaşıyordu.
Herkes onu, Fir’avnın oğlu zannediyordu.

Büluğ yaşına gelip, erdi rüşd kemaline.
Hak teâlâ, ilim ve hikmet verdi kendine.

Firavun’un dininin, bozuk din olduğunu,
Bilip, insanlara da anlatırdı hep bunu.
 
Geridön
 
 
Klavye
 
Ana sayfam yap Sık kullanılanlara ekle
Güncelleme Tarihi
21.11.2024
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı