Fir’avn, Musa Nebi’den bu kadar çok mucizat,
Gördüyse de, imana gelmedi yine fakat.
O günlerde, bir vahiy geldi Musa Nebi’ye.
(Müminleri alarak, Mısır’dan çık git!) diye.
Musa aleyhisselam, toplayıp müminleri,
Tebliğ etti onlara, Hak’tan gelen bu emri.
Ve hazırlık yaparak Müslümanlar o gece,
Hep birlikte, Mısır’ı terk ettiler gizlice.
Meşgul etti onları Hak teâlâ o saat.
Aynı anda, hepsinin kızları etti vefat.
Herkes, kendi başının derdine düştü naçar.
Onların gittiğinden olmadılar haberdar.
Ve lakin ne zaman ki, bitti bu defin işi,
Baktılar, müminlerden kalmamış tek bir kişi.
Fir’avn da, hadiseyi duyup oldu perişan.
Tedbir almadığına üzülüp oldu pişman.
Onları, peşlerinden takibe verdi karar.
Ordusuyla Mısır’dan çıktılar apar topar.
Güneşin doğmasına kalmıştı ki az zaman.
Gelip, o müminlere yetiştiler arkadan.
Görünce Müslümanlar Fir’avn ve askerini,
Bir korku ve endişe sardı kendilerini.
Ve lakin Musa Nebi, buyurdu: (Korkmayınız!
Onların şerlerinden, korur bizi Rabbimiz.)
Kızıl deniz çıkınca, önlerine nihayet,
Dedi ki: (Ya ilahi, sen bize ver selamet.)
Emretti Hak teâlâ, o an Musa Nebi’ye.
(Geçmek için, asanı o denize vur!) diye.
Asasını denize vurunca Musa Nebi,
Denizden oniki yol açıldı cadde gibi.
Zaten beni İsrail, oniki kavimdiler.
Her bir kavim, bir yola girip ilerlediler.
İki yol arasında, dağlar gibi su vardı.
Lakin birbirlerini yine görüyorlardı.
Onlar karşı yakaya geçince sağ ve salim,
Henüz Kızıl denize erişmişti o zalim.
Görünce o yolları, ettiler pek çok hayret.
Kimse gösteremedi girmek için cesaret.
Fir’avn dedi: (Bakınız, deniz de korktu benden.
Heybetimden, yollara ayrılmış ben gelmeden.)
Veziri Haman ise, dedi: (Ben girmiyorum.
Bu, Musa’nın işidir, sen de girme diyorum.)
Fir'avn, hiç aldırmayıp onun bu sözlerine,
Derhal girmek istedi o yollardan birine.
Gitmedi bu sefer de, diretti bindiği at.
Cibril aleyhisselam, çıkageldi o saat.
O yollardan birine, atıyla girdi önce.
Fir’avnın atı dahi, girdi onu görünce.
Hazret-i Mikail de, gelip arkalarından,
Derdi: (Haydi yürüyün, ayrılmayın ordudan!)
Ön ucu varmamışken henüz karşı sahile,
Arka ucu, denize girmişti tamamiyle.
Yani Fir’avn ordusu, denizdeyken kamilen,
Hak teâlâ, denize, (Kapan!) dedi aniden.
O sular birleşerek, kapandı bütün yollar.
Firavun ve ordusu, tamamen boğuldular.
On Muharrem, Aşure günü idi tam o gün.
Müminler, şükür için oruç tuttu topyekün.
|