İmanını açıkça söyleyince bu hatun,
Birden bire şaşırıp, sinirlendi Firavun.
Ve ne yapacağını bilmeyip, kızdı gayet.
Kayın validesini çağırdı en nihayet.
Dedi ki: (Kızın dahi, Maşita gibi aynen,
Kaybetti şuurunu, çare bul buna hemen.)
Sonra da Asiye’ye döndü ve dedi şöyle:
(Ey Asiye, son sözün ne ise bana söyle.
Sen şimdi ya Musa’nın ilahına söversin,
Ya da, Maşita gibi işkenceye girersin.
Haydi ver kararını, ya hayır de, ya evet.
Çabuk, bu ikisinden birisini tercih et.)
Bu tehdidi savurup, çekip gitti odadan.
Annesi, Asiye’ye şöyle dedi o zaman:
(Ey Kızım, Maşita’nın gördün akıbetini.
Dediğini söyle de, azad eyle kendini.
Sen de biliyorsun ki, yoktur bunda merhamet.
Ona yaptığı şeyi, sana da yapar elbet.)
Asiye hatun ise, dedi ki: (Anneciğim!
Hâşâ ben ilahıma hiç sövebilir miyim?
Hayır, hayır, vallahi, bunu asla yapamam.
Öldürürse öldürsün, söylemem öyle kelam.
İmanımdan kıymetli, neyim var anacığım?
Bu uğurda bir değil, feda olsun bin canım.)
Firavun dışarıdan işitti bu sözleri.
Dört direk arasına bağlattı Asiye’yi.
Acımasız şekilde ederek çok eziyet,
Dedi ki: (Ey Asiye, beni tanrı kabul et!)
Lakin o, imanında hep sebat ediyordu.
Her cefaya sabredip, (Allah birdir!) diyordu.
Firavun, daha kızıp onun bu cevabından,
Mıhlattı bir direğe, el ve ayaklarından.
Sonra yere yatırıp, taş yığdı üzerine.
Asiye, imanından dönmedi asla yine.
O, daha sinirlenip, yaptırdı başka cefa.
Dört direk arasına çiviletti bu defa.
Sırtının üzerine yatırdı onu yine.
Bir değirmen taşını koydurdu üzerine.
Bununla da iktifa etmeyerek o mel’un,
Çok ağır bir kayayı üstüne koydu onun.
Lakin Asiye hatun yine sabrediyordu.
Rabbine, şu şekilde dualar ediyordu:
(Ya Rabbi, Cennetinde bir ev yap benim için.
Ve beni halas eyle, şerrinden bu kişinin.)
Ona ilham etti ki o zaman cenâb-ı Hak:
(Ey Asiye, öyleyse başını kaldır da bak.)
Bu emirle, başını kaldırıp baktığında,
Gözünden de perdeler kalkmış idi o anda.
Artık Asiye hatun Cenneti görüyordu.
Ve hiç acı duymuyor, bilakis gülüyordu.
Çünkü görüyordu ki, o Cennette şimdiden,
Ona köşk yapılıyor, hem de beyaz inciden.
Çok acı işkenceler altında bu hatunun,
Güldüğünü görünce, delirirdi Firavun.
Beklerdi ki, acıdan yalvarsın kendisine.
O ise aldırmayıp, gülüyordu aksine.
Bütün bu cefalara gösterip sabır, sebat,
O da, Maşita gibi şehiden etti vefat.
|